Eriş: “Acaip Bir Aşk Ve Aile Hikâyesi, Evet.”

“Acaip” yeni romanınız. Okurunun bol olmasını dileriz. “Acaip” Kelimesinin TDK’ya göre doğru yazılışı “Acayip”. Romanınızın adı neden “Acayip” değil de “Acaip” oldu?

Türk Dil Kurumu’nun Türkçenin biricik ve en güvenilir koruyucusu olduğuna inancımı kaybedeli çok oldu açıkçası. Ama Acaip’in adının y’siz yazılmasının sebebi elbette bu kuruma tepki değil. Yalnızca Gaip’le olan kafiyesini korumak. Öte yandan kelimenin orijinalinde arada y harfi yoktur.

“Acaip” Samim’in aşkını, Güzin’e olan aşkını merkeze alıyor ama klasik bir aşk romanı değil. İnsanların gizemli hikâyeleri, polisiye unsurlar, mitolojik efsaneler, dinsel anlatılar… romanın içinde tekmili birden yer alıyor. Neler söylersiniz bu hususlarda?

Acaip bir aşk ve aile hikâyesi, evet.

Bunun yanı sıra, içinde küçük hikâye odacıkları saklayan bir roman.

Romanınızı okuduğumuzda hikâyenin içinde bir hikâye, kurgunun içinde bir kurguya da okumuş oluyoruz. Romanı neden böyle kurguladınız?

Bana kötü bir fikir gibi gelmedi.

“Koku” imgesi romanda önemli bir yere sahip. Neden “koku” Ne anlatıyor bize “Koku” imgesi?

Koku, insan hafızasının en güvenilir kayıt defterlerinden biri. Bilim böyle söylüyor. Bu nedenle hatırlanan ve anlatıcısı tarafından ne zaman kaleme alındığını kestiremediğimiz bir romanda hafızanın küçük kilometre taşlarıyla yolunu bulmasını sağlamak istedim.

Mahir Bey romanınızın ana karakteri Samim’in aile hikâyesi kırık dökük, iç acıtıcı bir özelliğe sahip. Neredeyse babasını hiç tanımamış. Aynı şekilde Güzin’in ailesi de Güzin’in kararlarını ciddiye almıyor. Neden böyle bir aile anlatma ihtiyacı hissettiniz?

Buna bir sebep ya da ihtiyaç atfedemem sanırım.

Halk hikâyeleri, mitoloji, dinsel anlatılar metinlerinizde kendilerine yer buluyor. Bu anlamda din, dil, ırk, coğrafya, kültür ayrımı yapmaksızın insanlığın sözlü mirasından faydalanmak gibi bir düşüncenizin olduğunu fark ediyoruz. Neler söylersiniz?

İnsanlığın ortak mirasının din, dil, ırk gibi sonradan yaratılmış ve yalnızca kültüre, siyasete dayalı ayrımların çok ötesinde bir ortaklık olduğunu düşünüyorum.

Sınırlar insan icadı ve geçiciler. Hikayeler, anlatılar da insan elinden çıkma ama onlar sınırlardan daha uzun ömürlü.

“Acaip” romanında anlatıcı birinci tekil kişi. Anlatıcıyı seçmenizde etkin olan olgular nelerdi?

Anlatıcının yazdığı defterden okumak istedim hikayeyi, onun dilinden dinlemek istedim. Sanırım bundan.

Romanda Güzin’in babası sistemin derin, karanlık tarafını temsil eden bir karakter. Sistemin, otoritenin insanları etkileyen bu derin, bilinmeyen yönü hakkında neler söylersiniz? Ya da genel olarak hepimizin hayatını çevirmiş olan sistem hakkında…

Bir gün yıkılacağını kuvvetle ümit ediyorum.

“Acaip” de ilgimi çeken hikâyelerden biri Samim’in mesai arkadaşı Arnavut’un anlattığı “Deli Hikâyesi”. Arnavut deli herkesten para istermiş. Sadece demir para… O öldükten sonra evini yıkıp bina yapmak istemişler. Yıkım esnasında bahçedeki hela çukuru patlıyor ve içinden demir paralar fışkırıyor. İşçiler günlerce para çıkarıyor fosseptik çukurundan. Arnavut deli insanların hayatını uğrunda çarçur ettiği paraya değer vermiyor. Paranın yeri hela… Siz ne düşünüyorsunuz para istifleme, tüketim ve kapitalizm hakkında?

Dünyada insan varlık ve huzurunu tehdit eden en temel çelişkinin emek-sermaye çelişkisi olduğunu düşünüyorum.

İnsanlığın toplam servetinin, dünya nüfusunun mikroskobik ölçekte küçük bir kısmında toplandığı, kalanıyla da bütün dünyanın doymaya çalıştığı bir sistemin insanca olduğuna inanmayı bırakın bunun söylendiği yerde bulunmaktan bile ar ederim. Hiçbir balon sonsuza kadar şişmez. Elbet bu da patlayacak ve insanın sınıfsız, sömürüsüz bir dünyada yaşayacağı bir hayat elbet yeşerecek.

Samim’in babasının eve geldiğinde çaldığı müzik aleti cümbüş. Neden cümbüşü seçtiniz romanda enstrüman olarak. Siz de özel bir yeri mi var cümbüşün?

Gaip’te de aynı karakter ud çalıyordu. Samim’in evine cümbüşü uddan daha çok yakıştırdım belki.

Roman, öykü yazımı dışında çeviri ile de uğraşıyorsunuz. Neler söylersiniz çeviri konusunda ve ülkemizdeki çevirinin durumu hakkında?

Konu hakkında ahkam bildirecek durumda biri sayılmam. Ben çevirinin sadece işçisiyim. Büyük çoğunlukla iş olarak görürüm. Yine de çok özenirim yaptığım işe ama sonuçta benim için bir meslekten daha fazlası değildir. O yüzden bu konuda fikir bildirecek kadar meselenin kalbinde biri değilim diyebilirim.

Kimleri okursunuz? Başucu kitaplarınız var mı?

Kontrolsüzce elime geçen her şeyi okurum. Din kitaplarından çizgi romanlara, çok iyi romanlardan çok kötü yazılmış bilim kurgulara kadar hemen hiç ayırmam.

Başucu kitaplarımdan biri Kitabı Mukaddes’tir. Dini anlamının ötesinde bir anlatı şaheseridir bence.

Son olarak neler söylersiniz? 

Teşekkür ederim. 

Biz teşekkür ederiz.

Muaz ERGÜ

Mahir Ünsal ERİŞ

    • 1980’de Çanakkale’de doğdu.
    • Arkeoloji ve tarih okudu.
    • Hayatını çeviriler yaparak ve yazarak sürdürüyor.
    • Gençlerbirliklidir; söylenişi bile güzel.

Kitapları

    • Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde… (2012),
    • Olduğu Kadar Güzeldik (2013) (60. Sait Faik Hikâye Armağanı),
    • Dünya Bu Kadar (2015),
    • Benim Adım Feridun (2016),
    • Öbürküler (2017) ,
    • Kara Yarısı (2019),
    • Sarıyaz (2019),
    • Diğerleri (2020),
    • Öbürküler  (2022),
    • Gaip (2022),
    • Babil Kulesi Kitabı (2023),
    • Acaip (2023).

Çeviri Kitapları

    • Savaşı Bitiren Sinek,
    • Yavaşlığın Önemini Anlayan Salyangozun Hikâyesi,
    • Walden,
    • Alice Harikalar Diyarında,
    • Ermeni Edebiyatı Numuneleri- 1913,
    • Kırmızı Köşk’ün Esrarı,
    • Zaman Hırsızı,
    • Kedi Beşiği.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *