Meliha Çelik için gezmek, seyahat etmek ne anlam ifade ediyor? Öğrenebilir miyiz?
Kocaman bir gezegende yaşıyoruz ve bu gezegenin içinde o kadar çok hayat, hikâye ve mekân var ki, bunu bilmek bile beni çok heyecanlandırıyor. Bu nedenle işim gereği yaptığım seyahatler dâhil, hayatımda yaptığım her yolculuk benim için çok kıymetli. Sebep ne olursa olsun sürekli yaşadığınız, bulunduğunuz yerlerden, mekândan uzaklaşmak insanı çok iyileştiren, tazeleyen bir durum. Herkes uzak ya da yakın, kısa veya uzun süreli hiç fark etmez kendi özel mağarasını; konforlu, güvenli belki de huzursuz olduğu yaşam alanını terk etme becerisine sahip olmalı bence. Özellikle gençlerin kendilerini daha iyi tanıyabilmesi, hayatı, dünyayı daha iyi anlamaları için en öğretici yolun bu olduğuna inanıyorum. Dünyayı gezmek için evet paraya ihtiyaç duyulabilir (Ben işimden dolayı şanslıydım.) ancak kendi semtinden öteye, yakınınızdaki bir köye, kasabaya veya şehre gitmek, farklı insanlar tanımak için ihtiyacınız olan tek şey, bir adım atmak.
Geçtiğimiz yıllarda yaklaşık kırk ülke ve 200’den fazla şehir, kasaba, köyü içine alan bir seyahat programı yaptınız. Bu kadar ülkeyi karavanla dolaştınız. Bu seyahat programı televizyonda “Dostluk Karavanı” adıyla yayımlandı. Dostluk karavanından ve bu seyahatten bahseder misiniz? Nerden aklınıza geldi karavanla gezi programı yapmak?
Hayatımın en kıymetli, en keyifli ve bir o kadar da zor dönemiydi. Bir sırt çantası alıp dünyayı gezmedim çünkü. Her hafta 40-45 dakikalık bir program yetiştirmemiz gerekiyordu. Bir yandan izleyiciye sunmaya değer görüntüler, hikâyeler hazırlamak diğer yandan dünyanın bir ucunda yaşadığınız çeşitli sıkıntılarla baş etmeye çalışmak hiç de kolay olmuyordu. Dünyanın kriz bölgelerinde, savaşların ve çatışmaların yaşandığı ülkelerde çekim yapmak, beni çok derinden yaralayan olaylara şahit olmak işimin en zor kısmıydı. Ancak muhteşem bir ekiple yolculuk etmek benim için çok büyük bir şanstı. Çünkü yol ve yolculuk ancak güzel insanlarla yapılınca keyifli olur. Ekipteki herkes iş ahlakına sahip gazeteci kökenli televizyonculardı. Çoğumuz uzun süre belgesel ve haber yapmış kişiler olduğumuz için gittiğimiz her ülkeye bir de bu gözlerle bakıyorduk. Bu yüzden bir turist rehberi gibi izleyiciyi sadece ülkelerin- şehirlerin en popüler meydanlarına, cadde ve müzelerine değil arka sokaklarına da götürdük. İnsanların evlerine girip sofralarına oturmaya, kendi hikâyelerini dinlemeye gayret ettik. Şehirlerin ruhunu anlamak için önce insanların ruhuna dokunmaya çalıştık. Bunu izleyicilerimiz de çok sevdi. Onlardan aldığımız güzel geri dönüşler, emeklerimizin en güzel karşılığıydı.
Peki, neden karavanla gezi programı? Seyahat etmeyi seven birçok insanın hayalinde karavan vardır. Bizim de vardı. İnsanların bunu seveceğini düşünmüştük ve öyle de oldu.
Karavanla gezmek sahiden keyifli. İnsanların karavanlara inanılmaz bir ilgisi ve sempatisi var. Karavanla gittiğimiz hemen hemen her yerde, insanların bu sempatisine şahit olduk. Bu durum çoğu yerde çekim yapmamızı da kolaylaştırıyordu tabi. Park sorunu dışında bence dünyanın en keyifli seyahat aracı.
İspanya’ya, Endülüs’e gezinizi “Masal Ülkesine Yolculuk: Endülüs” adıyla kitaplaştırdınız. Neden masal ülkesi? Endülüs’ün sizin için anlamı nedir?
Sanırım hepimiz en azından çocukluk dönemimizde çeşitli masallar dinlemiş ya da okumuşuzdur. Çoğu masalda devler, periler, prens ve prensesler, cadılar vardır. Ama her masal “Bir varmış, bir yokmuş…” cümlesiyle başlardı. Endülüs ile ilgili ilk bilgileri öğrendiğimde belki de okuduğumda kaç yaşındaydım bilmiyorum ama bana masal gibi gelmişti. Hâlâ da öyle aslında. “Bir varmış bir yokmuş” ülkesi gibi… Çok büyüleyici çünkü ve bir o kadar da sonu kötü biten masalların çoğu gibi sizi derin bir hüzne, kedere boğan bütün o bildik binbir gece masallarına taş çıkartacak kadar sarsıcı bir geçmiş zaman ülkesi. Avrupa’nın güneybatısında, İber Yarımadası’nda yaklaşık 800 yıl her konuda çağının ötesinde yaşamış koca bir medeniyetin yerle yeksan edilmiş olması çok korkunç!
Gezinizi kitaplaştırma fikri nasıl ortaya çıktı? Kitabın hazırlanma ve yayımlanma süreci hakkında neler söylersiniz?
Benim yayınlarına çok önem verdiğim Yarın Yayıncılık böyle kıymetli bir fikri sununca hem çok memnun oldum hem de heyecanlandım. Tahmin edersiniz ki koca bir ülkeyi ya da bir şehri televizyon ekranına taşımak için size verilen süre çok kısa. Yani bazı dönemlerde 30 bazen de 45 dakikada bir ülkeyi tanıtmaya, anlatmaya çalışıyorduk. Birçok görüntü veya konuyu süreden dolayı mecburen montaj masasında kesip atıyorsunuz. Oysaki kitap yazmak ve bu süreç çok farklı. Zamanın kölesi değil efendisi oluyorsunuz ve her konuda daha özgür hissediyorsunuz kendinizi. Duygu ve düşüncelerinizi sansürlemeden yazı yazmak çok daha keyifli. Ayrıca ihtiyaç duyduğunuz tek şey kaleminiz. Ancak itiraf etmeliyim ki ilk kitap yazma deneyimim olduğu için bu süreç biraz sancılı geçti. Bazen bir cümleyi defalarca yazıp sildiğim, onlarca sayfayı sonradan beğenmediğim için bir çırpıda çöpe attığım zamanlar oldu. Hem de defalarca… Ama az önce dediğim gibi televizyondan daha özgür hissettirdiği için kalemimin başına buyruk tavrını sevdim.
Yarın Yayıncılık ailesindeki çok aydın, donanımlı insanların desteklerini asla yabana atamam. Böyle bir ailenin içinde var olmak benim için inanılmaz büyük bir şans. Her tökezlediğimde bu bilge insanların gölgesinden nasiplenmek ruhuma ve kalemime iyi geliyor doğrusu.
El Hamra, Kurtuba, İbn-i Rüşd, Siesta, Hay bin Yakzan ve Endülüs… Endülüs’ü ilk gördüğünüzde neler hissettiniz? Hangi duygu iklimindeydiniz?
İspanya’ya gitmeden önce Endülüs ile ilgili araştırmalarım ve okumalarım olmuştu elbette. Özellikle El Hamra ve Kurtuba Camisini görmeyi çok istiyordum. Robinson Crusoe’nin ilham kaynağı olduğu bilinen Hayy b. Yakzan okuduğum kitaplar arasında en çok etkilendiğim eserlerden biridir. Felsefe, matematik, hukuk ve tıp alanındaki çalışmalarıyla tanınan İbn-i Tufeyl gibi bir dehanın kaleminden çıkan bir eser nihayetinde. Bu nedenle İbn-i Tufeyl ve İbn-i Rüşd gibi nice önemli ismin yaşamış olduğu topraklara gitmek heyecan vericiydi.

Kurtuba Camii
İlme ve âlime çok kıymet verildiği için bilimde çağ atlamış, sadece bir şehrinde bile yüz binlerce kitabın yer aldığı onlarca kütüphanenin bulunduğu, sağlık ve eğitimde dünyanın bilim ve kültür merkezi hâline gelmiş bir medeniyetten söz ediyoruz. Batı’nın bile hayranlığını kazanmış büyük bir âlim, bilim insanı İbn-i Rüşd, ilk ecza kitabını yazan İbnü’l Baytar, ilk cerrahi aletleri icat eden El-Zehravi, veba 1340’lı yıllarda Avrupa’yı kasıp kavururken hastalığın sebebinin Batılıların inandığı gibi gök cisimlerinden, ilahi cezalandırılmadan ya da Yahudiler’den kaynaklanmadığını bilimsel açıklamalar yaparak anlatan İbn-i Hatib, cebir ilminin kurucusu kabul edilen ünlü matematikçi, astronom ve coğrafyacı El Harizmi ve daha saymakla bitmeyecek isim… Anlayacağınız yoğun duygularla Endülüs’e gittim. Hâlâ ayakta duran ve büyük ilgi gören eserleri incelemek, bu koca medeniyetin izlerini sürmek çok etkileyiciydi.
Endülüs’te unutamadığınız yerler var mı?
İspanya’nın güneyinde 8 vilayetten oluşan bir özerk bölge Endülüs. Akdeniz iklimin hâkim olduğu ve ülkenin nüfus bakımından en kalabalık bölgesi. Bölgede gittiğimiz her yer görülmeye değer yerlerdi. Bir zamanlar birçok etnik kökenden ve farklı inançtan insanın yaşadığı; havası, suyu ve toprağı çok bereketli bir yer. En unutamadığım yerlerin başında Granada (Gırnata) şehri var. Bir tepe üzerine kurulu, El Hamra manzaralı Granada’nın eski Müslüman mahallesi Al Bayzin çok özel bir yer bence. Bembeyaz evlerin olduğu Al Bayzin’in daracık sokaklarını gezmeyi çok sevmiştim. El Hamra asla unutulmayacak bir yapı, Kurtuba Camii tek kelimeyle bir şah eser. Ronda ise şiir gibi bir şehir. Ama Endülüs’te bir yerde yaşamam gerekirse cevabım “Orgiva” olurdu. Çok huzurlu ve sakin bir yer Orgiva. Sierra Nevada’nın meşhur dağ köylerinin bulunduğu bir bölgede yer alıyor. Doğası ve havası muhteşem. Karavanla gezmek isteyenler ve kamp yapmak için de ideal bir yer. Ayrıca neredeyse İspanyollar kadar yabancı bir nüfus var burada. Endülüs Müslümanlarının geçmişte en çok direndiği yerlerden biriymiş. Burada sonradan Müslüman olan çok fazla aile de yaşıyordu. Sohbet ettiğimiz bir aileden çok etkilenmiştim. Kitapta bu aileyi uzun uzun yazdım, Orgiva’yı da.
Klasik gezi ve seyahat programlarının öne çıkardığı Endülüs’ün ötesinde Meliha Çelik’in keşfettiği Endülüs mekânları var mı?
Popüler şehirler ve mekânlar dışında dağ köyleri, sakin kasabalar da var. Orgiva, Puebla De Don Fadrique, Juzkar ve Lanharon gibi daha az bilinen yerleri de yazdım kitabımda. Nerede ne yenir, nerelere gidilir? Merak edip Endülüs’e gidenler için ayrıca bir rehber kitap olacağına inanıyorum. Birkaç yemek tarifi de var yine merak edenler için. Umarım kitabı alıp okuyanlar büyük keyif alır…
Yeni kitap hazırlıklarınız var mı?
Endülüs’ün ardından Gazze’yi yazdım. Benim için en az Endülüs kadar kıymetli bir yer. Biliyorsunuz ki Filistin insanlığın vicdanında kanayan bir yara ve Gazze abluka altında yaşayan bir şehir. Bu nedenle hayatımın en özel yolculuğunu, yaşadıklarımızı ve insan hikâyelerini yazmaya çalıştım. Şu an ise Kudüs’ü yazıyorum. Kudüs defalarca gittiğimiz, gezdiğimiz yerlerden biri. Anlatacak çok şey var. Sancılı ve yoğun bir süreç. Ama yazı yazmanın keyifli ve iyileştirici tarafı daha ağır basıyor.
Son olarak neler söylersiniz?
Çok sıkıntılı zamanlardan geçerken, yazıya, fikre, edebiyata, şiire ve sanata sığınanların güzel ve özel insanlar olduğunu düşünenlerdenim. dibace’yi de bu nedenle takip ediyorum. Emeğinize, yüreğinize sağlık. Bana yer ve zaman ayırdığınız için ayrıca teşekkür ediyorum.
Bu güzel söyleşi için biz teşekkür ederiz.
Muaz ERGÜ
Meliha ÇELİK:
-
-
- Selçuk Üniversitesi Gazetecilik Mezunu.
- Uzun yıllar yerel ve ulusal kanallarda editör, spiker ve muhabir olarak çalıştı.
- Çeşitli televizyon kanalları için çok sayıda belgesel programlar hazırladı.
- Son olarak TRT için “Dostluk Karavanı” adlı gezi programının sunuculuk ve yönetmenliği yaptı.
-
Gezgin benimde gördüğüm Endülüs bölgesindeki şehirlerde gezmiş. Özellikle Granada ve el hamra sarayı gormeye değer.Fakat işte değer olan yer saray ve mahalle aynı haliyle korunmuş .O kadar çok ziyaretçi varki bu yerler için metrelerce sıra var.