Çarpıcı Bir Hikâye: Babur Şah’ın Hikâyesi

Şimdi size öyle bir hikaye anlatacağım ki şaşırıp kalacaksınız. Kaynak: Rehberim Rajdeep Singh ve Tarun Chopra’nın birçok dile çevrilmiş: “Die heiligen Kühe und andere indische Geschichte” adlı kitabı.

Babür Şah’ın “Sende Kalsın” Dediği Elmas 400 Yıl Sonra İngiltere Kraliçesinin Tacında Nasıl Yer Aldı?

 

Babür Şah’ın Kabil’den gelip Yeni Delhi’de imparator olduğu, ölünce nâşının aynı güzergâhtan geri döndüyü yoldayız. Himalaya Dağlarına yaslanmış bu verimli topraklardan geçiyoruz. Sayısız kasaba ve köy, sayısız çocuk, sayısız kadın… Arabalardan iniyoruz. “İşte çadırını burada kurmuştu Babür Şah. Babası öldüğünde 12 yaşındaydı. Andican’da tahta yeni çıkmıştı. Hanedan içinde entrika çevrildi. Amcası üstüne yürüyerek onu tahttan indirmek istedi. Şans eseri bu saldırıdan kurtuldu Babür Şah. Fergana’yı çok seviyordu. Semerkant ve Buharayı çok seviyordu ve bu şehirleri daha sonra kendi sınırları içine kattı. Bu kez kuzeni onu tuzağa düşürüp tahttan indirdi. Babür Şah taraftarlarıyla 1504 yılında Kabil’e kaçarak canını zor kurtardı. Başkent olarak Kabil’i seçti, serin havası ve bal gibi kavunuyla bu kenti de sevdi. Burada âşık oldu, burada sevdi ve Mahım Begüm ile evlendi. Artık 21 yılı burada geçecekti. İlk oğlu Hümayun 1506 yılında burada dünyaya geldi. Hindistan’dan Kervanlarla gelen mücevher ve baharat, ipek ile fildişi eşyalar büyük dedesi Timurlenk gibi Babür Şah’ın da ilgisini çok çekiyor, iştahını kabartıyordu. Timurlenk defalarca sefer düzenlemiş, umduğunu bulamamıştı. Babür Şah 12 bin kişilik küçük bir ordu ile 100 bin ordu ve 1000 fil ile bütün Hindistan’ı koruyan Afgan Padişahı İbrahim Lodi’ye karşı ne yapabilirdi ki?.. Hindistan’a o da seferler düzenledi. Bazı kentlerde üstünlükler elde etti, ama onun amacı çok daha büyüktü.

Sığırlarla Savaş Kazanılır mı?

Portekizliler güneyden Hindistan’ı işgal etmeye başlayınca uzun uzun düşünmeye vakit olmadığını anladı ve komutanlarını toplayıp Hindistan’ı almaya karar verdiğini açıkladı. Komutanlar “on kat fazla orduya, 1000 (bin) file karşı mı?” diyerek güldüler. “Siz de çevreden sığırları toplayın,” diye buyruk verdi. “File karşı sığır mı!..” Komutanların aklı almadı. “Niçin?” diye sordular. Babür Şah gizli planını açıklamadı. Komutanlar güldü, ama buyruğu yerine getirmekten başka çareleri yoktu. Savaş hazırlığı başladı. Koca bir orduya karşı 12 bin kişiyle savaşa kalkışma çılgınlığına kimse akıl erdiremiyordu. Babur Şah savaş davulunu çaldırmadan önce bütün sığırların sırtına kocaman kuru ot ve çalıçırpı balyaları bağlattı. Hepsi öyle kocamandı ki, bir sığır üç-dört misli görünüyordu. Bir şafak vakti davullar vurulunca bu yükleri ateşe verip sığırları fillerin üstüne sürdü. Bu görülmemiş yöntem bütün filleri ürküttü, sürücülerini üstlerinden atıp yüz bin kişilik ordunun içine daldılar, bir çoğunu ezip geçmeye başladılar… Babür Şah’ın askerleri Afgan ordusunu tırpanladı. Panik öyle büyüktü ki, kaçan kaçana… Savaş kazanılmıştı. Babür Şah Yeni Delhi’ye yürüdü, birkaç engeli de aşarak Hindistan İmparatoru olarak taç giyindi. Hazineye el koyması için genç oğlu Hümayun’u Sikandra’ya gönderdi. Hindistan kralı orada saklanmıştı. Hümayun Kralı buldu. Kral hayatını bağışlaması için ona paha biçilmez bir ‘kohinoor’ diamant (Işık dağı) hediye etti. O da diamantı babası Babür Şah’a getirip verdi. Babür Şah: “Al senin olsun!” dedi. Humayun şaşırdı: “Baba sen bunun değerini biliyor musun?” diye sordu. Babür Şah: “Ne kadarmış?” dedi. “İkibuçuk gün boyunca bütün dünya nüfusunun karnını doyuracak kadar!” diye cevap verdi. “İyi işte, al senin olsun!” dedi, diamant Hümayun Beyde kaldı… Onun derdi mücevher değildi. Kelimeleri mücevher gibi dizmekti, iyi bir şair, iyi bir düşünürdü. Şiirleri ve anılarını yazdığı “Babürname” kitabıyla Çağatay Türkçesinin Ali Şir Nevai’den sonra en büyük şairi sayıldı. Bölgesine egemen olmak istiyordu, oldu. Babür Şah’tan kısa bir şiir:

 

kakülün ile sinen ey can,
biri menevşe biri yasemen biri reyhan.

tekellüm ettiğinde dili, dişi ve leb-i,
biri akik biri inci biri mercan.

gönlümü inleten, beni horlayan, tenimi zaif kılan
biri hasret biri gurbet biri hicran.

Daha Sonra O Elmasa (Diamanta) Ne Oldu?

Babür Şah’tan sonra beşinci şaha kadar öyle güzel ve öyle büyük işler yaptılar ki, bütün Hindistan halkının gönlünü kazandılar. Gezimiz boyunca ilk beş hükümdarın kurdukları devleti, kaleleri, sarayları, kamu binalarını gösterdi rehberimiz Rajdeep (Racep) Singh. Diğer din ve inançtan insanlarla uyum içinde çalıştıklarını, herkese saygı gösterdiklerini memnuniyetle anlattı. Diğer inanç gruplarının kurduğu tapınakları gösterdi.

 

Fakaaaat!

Şah Cihan’ın oğlu 6. Şah Alemdar Evrengzeb öyle bir hata yaptı ki; Halkın imparatorluğa olan desteği yok oldu, çok geçmeden imparatorluk zayıf düştü. (O hatayı sonra anlatacağım). 1857 yılında İngilizler gelip Hindistan’ı işgal ettiler. İmparatorluğun son şahı Bahadır Zafer Şah yakalanıp Burma’da hapsedildi ve üç şehzadesi sorgusuz yargısız asıldı. Artık Babür soyundan kimse kalmamıştı. Hindistan’ın bütün zenginliğine el koydular. O diamant da İngilizlerin eline geçti.

Şu anda İngiltere Kraliçesi’nin tacındaki eşsiz diamantın, Babür Şah’ın oğluna, “al, senin olsun” dediği diamant olduğunu öğreniyorum. Değeri 100 milyon Sterlin imiş.

Şu rastlantıya bakın: Gezi grubumuzun içinde 18.yy. başında Hannover ve İngiltere krallığını yürütmüş Georg Ludwig Hanedan ailesinden bir prenses (…) hanım da var. Mütevazi, çekingen, ürkek bir hanım. Kral ailesinden olduğunu söylemediği için adını yazmıyorum, kulağına eğilip:

“Diamantımızı geri isterim,” diyorum.

Yücel FEYZİOĞLU

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir