Çıkış Yolu Diriliş….

2021 yılının 16 Kasım’ında aramızdan ayrılan Sezai Karakoç, yaşamı ve mücadelesi ile insanlığın yeniden dirilişine çıkış yolu bulmak ve yeniden hakikat arayışında isabetli olmak için geniş bir tablo analizi önümüze koyar. İnsanlığın gidişatına son üç-dört yüzyıldır ağırlıklı olarak yön veren batı medeniyeti analizine yer verir eserlerinde. Ölüme dikkat çekmekten başlayarak tapınak, kent, propaganda (reklam), politika, devrim, put, bilim, edebiyat, sanat ve felsefeyi tek tek masaya yatırır. Özellikle batının bu kurum ve kavramlarda yön sapması yaşadığına, insanın ve eşyanın tabiatına aykırı bir gidişatla çağı bunalıma, kaosa, krize sürüklediğine dikkat çeker. Artık çağ öyle bir noktaya geldi ki; 17. yüzyıldan bu yana yanlış temeller üzerine bina edilen yapı devrilmekle yüz yüze gelmiştir. Ve günümüzde kaoslarla çalkalanan batı medeniyeti, artık bir çıkış yolu aramaktadır.  Tam da bu noktada, bir tohum gibi insanlığın dirilişle yeşermesi ve kendi gerçek özüne, ruhuna kavuşması gerektiğine vurdu yapar. Karakoç’un çerçevesini çizdiği bu diriliş; “geçmişin tekrarı değil, eskimez bir yeniliği özünde barındırması anlamında yeni bir oluş. İnsanlığı saptığı ana çizgisine dönüş ve bu dönüşteki birikimle tohumlaşma ve ilham kazanma birikimiyle yeni bir mayalanıştır.” şeklinde ete kemiğe bürünür.

Her yeni medeniyet, bir önceki medeniyetten bir şekilde etkilenmiştir. Ancak özünde medeniyetler değişmemişlerdir. Kabuk değiştirmiş ve renklenmişlerdir. Medeniyetler insanlığın “anıtları”, ”sergileri”,  ve “hikâyeleri”dir Karakoç’a göre. Yine ona göre; “Mezopotamya, Mısır, Grek, Roma,  İslam ve Rönesans sonrası batı medeniyetleri, insanlığın bir akış içinde kendini gerçekleştirdiğinden” hareketle bu akışın iki çizginin çatışması olarak süregelir:

“Gerçek ve yalan, ak ve kara, inanç ve inkâr,  adalet ve zülüm, peygamberler ve tiranlar karşı karşıya gelmişler, bir bölümü medeniyetin pozitif yanını örerken, öbür bölümü negatif yanını yaşatmaya çalışmışlardır.”

Karakoç, yıllar önce baş gösteren bunalımın ve çıkmazın kaynağını Rönesans’ta arar ve batının artık bir patlama ve tıkanışla yüz yüze olduğunun altını çizer ve ihtarda bulunur. Doğu da, farkında olmadan onun tabiriyle; “batıyı içiyor, fakat bu içiş onu şifaya götürmüyor. Hatta yavaş yavaş zehirliyor onu.” Nitekim öyle olmuştur. 2000’li yılların ilk çeyreğinde bu zehirlemelerin etkisini gösterdiğini, hatta ölümlerle sonuçlandığına şahit oluyoruz. Bazen de temiz havayla karşılaşıp yeniden kendine geldiğine…

Bunalımı heceleyebilmenin tek yolu Karakoç’a göre, bunalımın kaynağına yani Rönesans’a inip bir özeleştiri yapmak… Ve Rönesans’tan sonra, insanlığın zamanla zorunlu olarak batılılaşmaya başlamasını da Romalı kölelerin özgürlüklerine kavuşması için yaptıkları başkaldırı ile örtüştürülür ve geleceğe aydınlık bir ufuk çizilir Karakoç tarafından.

Batı medeniyeti, özünde İslam’a karşı doğan ve İslam’ı ezme hedefi üzerine kurulu bir medeniyettir. Batı, ilhamını geriden,  yani Grek Roma medeniyetlerinden almaktadır.  Bu arada Hıristiyanlığı da dondurarak kendi emelleri doğrultusunda kullanmıştır.  Ancak zamanla batı öyle bir noktaya geldi ki; batı dışındaki topluluklarla da yüzleşmeye başladı. Ruhtan yoksun batı medeniyeti, gözü dönüp bütün insanlığa hükmetme girişimine başlayınca, maskesi de düşmeye başladı. Ve bununla birlikte insanlık da, batıyı sorgulamaya başladı. Bugün maskesi düşmüş batının Ortadoğu’da artık aleni olarak yapmak istedikleri, Gazze’de yaşanan soykırım, bombalamalar, yıkımlar rahmetli Karakoç’un öngörülerinin tezahürü olarak karşımıza çıkıyor. Bu gün tam anlamıyla metafizik bir kaos yaşayan batı medeniyeti, Sezai Karakoç’a göre, gelecek açısından bir “ışıksızlık” ve kendilerine yöneltilen hayatın anlamı konusunda “cevapsızlık” bunalım ve bunaltısını yaşamaktadır. Her geçen gün bu krizin artık kabına sığmadığına ve batı medeniyetinin iflasın eşiğine geldiğine şahit olmaktayız.

İnsanlık tarihi; hakikat savaşından, hakikati arama çabasından ibarettir. Peygamberler, hakikat arayışının mücadelesini vermişlerdir. Dolayısıyla bugün de yapılması gereken, hakikati ikame etmek için mücadele etmektir. Batı, sırtını hakikate çevirerek,  anı yaşamakla yanılgıya düşerken; doğu, hakikati terk etmekle yanılgıya düşmüştür. Bu durumu Sezai Karakoç şöyle izah eder:

“Batı anlaşılıyor ki kadimin hakkını vermemenin, ebedi olana arka çevirmenin, anı putlaştırmanın çıkmazı içinde.

Doğu ise yeninin hakkını tam vermeme ile birlikte kadim olanı birdenbire terk gibi bir yanlışlık ve basitliğin kurbanı.”

İnsanlık, ona göre “vahiy nişanesi, peygamber izini” kaybettiğinden bu yana intihara doğru sürüklenmektedir.  Yeniden dirilişin yolu, yeniden peygamber izine gelmekte yatıyor.

Bu arada mistisizmle de zaman zaman yüzleştiriyor bizi Karakoç ve en çok ölüme dikkat çekiyor.

Tapınakların, zamanla anlam ve konum kaymasına uğraması, toplumların inanca olan bağlılık ve bakış açılarıyla doğru orantılıdır. Karakoç, değişik dönemlerde tapınakların fonksiyon ve konumlarını tespite ve onun insanlığın canlılığı için olması gereken duruma getirilmesine -ki o İslam’ın tapınaklara bakış açısını anlatıyor- ışık tutar. Ve insanlığı, ona şahdamarından daha yakın olan yaratıcıya davet eder Karakoç.

Yukarıda çerçevesi çizilen bu durum tespiti ve yaşanan krizin sebepleri ve kısmen sonuçları ortaya konulduktan sonra, bunalımdan insanlığın diriliş yoluyla kurtaracak olan “diriliş insanının” vasıflarını da anlatır Karakoç.  Bütün dünyanın “uygarlık krizi” yaşadığı bu dönemde, insanlık “yeni bir yol” arayışıyla karşı karşıyadır. Karakoç’a göre bu yeni yolun mimarı “diriliş insanı” ve ondan peyda olacak nesil “diriliş nesli”, o eşsiz neslin kuracağı toplum “diriliş toplumu” ve ortaya koyacağı uygarlık da “diriliş uygarlığı” olacaktır.

Bu diriliş uygarlığı onun ifadesiyle:

“Gerçek ve canlı metafiziği, gerçek tanrı inancı ile putlaştırmaların her türlüsünü yıkıcı, suniliklere meydan vermeyici, tanrı-insan-doğa bağıntısını yeni baştan kurucu hakikat uygarlığının son ve mükemmel açılımı olan İslam uygarlığının özüne, ruhuna, kaynaklarına, bütün insanlığa, tabiat ve tabiatüstünü, fizik ve fizikötesini, insan ruhunun sırlarını perspektifine alan derin ve geniş bir bakış açısıyla, tekrar dönmekle gerçekleşimini oluşturabilecektir.”

Vefat yıldönümünde Sezai Karakoç’a rahmetle…

Yusuf TOSUN

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *