Birkaç parça kıyafetten ibaret valizimle birlikte kaç gün kalacağımı bilmediğim seyahatimin ilk durağı olan İstanbul’daydım. Bir saatlik aktarma, ortalama iki saat sürecek bir yolculuk. Sonrası yüzyıllık hasretin bir çağrıyla son bulması. Kavuşma, dertleşme, halleşme, helalleşme…
Cennetmekân ecdadın vatan kıldığı topraklara ayak basmak ne yüce bir mutluluk! Heyecanım dinmiyor, dakikalar geçmek bilmiyordu. Hep bedel ödeyen, çilesi hiç bitmeyen Balkanlar. Soydaşlarımız, din kardeşlerimiz nasıl da sökülüp atıldı Anadolu’mun bağrından. Ama ne gam! Bütün dünya bilsin ki, 1500 yıldır bizim olan hâlâ bizimdi, hala bizdendi. Ya öncesi?
Roma İmparatorluğu’ndan bu yana varlığını sürdüren Bosna’nın Kral II. Tvrtko’nun 1420’li yıllarda hâkimiyetimizi kabul etmesiyle başladı Müslüman bir Bosna olması. Dört kıtaya nam salmış, yedi iklimin imparatorluğu Osmanlı’nın iskan politikası sayesinde yavaş yavaş şehirleşmeye başlasa da, halk Müslüman bir yaşam tarzını Bosna Sancak Beyi İshak Bey ve oğlu Îsâ Bey’in yaptırdığı hanlar, hamamlar ve külliyeler sayesinde benimsedi. Hiç ara vermeden, Bizans’ı dize getiren, dönemler kapatıp dönemler açan, dünya fatihi Fâtih Sultan Mehmed Han adına yapılan Hünkâr Cami ve dillere destan bir saray inşa edildi. Rivayet odur ki, bu muhteşem saraydan dolayı şehre Saraybosna denmeye başlandı.
Evliya Çelebi’nin ünlü Seyahatnamesi’nde de yer aldı bu kutlu olay. Hünkâr Camii’nin olduğu aşağı şehirde bir saray inşa edildiğini, sarayın güzelliğinden dolayı şehrin ismine Saray dendiğini, şehirden geçen nehrin adının ise Bosna olduğunu, nehir isminin şehir ismine izâfe edilmesiyle “Bosna-Saray” tabirinin ortaya çıktığını gururla kaleme aldı.

Saraybosna’nın tamamen bir Türk-İslâm şehri haline gelmesi Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey’in şehrin ortasına kendi adıyla anılan bir külliye yaptırmasıyla başladı. Bunun yanı sıra vakıflar da kurdurdu Hüsrev Bey. Bu yüzden halk Saraybosna’nın ilk kurucusu olarak Îsâ Bey’i, ikinci kurucu olarak da Gazi Hüsrev Bey’i bildi. Osmanlı’nın İstanbul’dan sonra ikinci göz bebeği oldu Bosna, valilerin yaptırdığı camilerle, medreselerle ve imarethanelerle. Sokullu Mehmet Paşa’nın emriyle, devrin dehası Mimar Sinan’ın eşsiz maharetiyle yapılan imaretlerle tam bir Osmanlı ili oldu Bosna Saray.
Macaristan dahil Avrupa’nın önemli illerine giden yolların kavşağında olan Saraybosna, bu gelişmeler sayesinde önemli bir ticaret merkezi haline gelmiş. Seyahatnamede bu defa Saraybosna’nın kaldırım döşeli temiz sokaklarını anlatmış Evliya Çelebi nakış nakış.
Derken kötü günler başladı. Osmanlı’nın duraklama ve gerileme döneminden Saraybosna da nasibini aldı. Tarih, Bosna’nın payına düşen sayfalara acıyla, yangınla, savaşla, kıtlıkla tek tek not düşmeye başladı. Osmanlı’nın ayak bastığı topraklardan artık Avusturya Macaristan, ardından Yugoslavya geçecek, kabuğuna sığınan Bosna, küllerinden doğarak Bosna- Hersek olarak rüştünü ispatlayacaktı.
Önce Avusturya hücumu, ardından şehri yerle bir eden yangın, devamında şehri kasıp kavuran salgın hastalık, sonrasında1739 Belgrad Antlaşması ve isyanlar.
Daha kötü günlerin başlangıcı 93 Harbi. Takvimler 1878 yılını gösterdiğinde Berlin Anlaşması ile Saraybosna Osmanlı’nın kalbinden bir bıçak gibi kesilip Avusturya-Macaristan’ın avuçlarına bırakıldı.
Şehrin tam ortasından geçen Miljacka nehrinin üzerinde bulunan Latin Köprüsü’nün ünü, 28 Haziran 1914’e dayanır. Avusturya-Macaristan veliahdı arşidük Frans Ferdinand ve eşi Sofia’nın Saraybosna ziyaretinde Sırp Gavrilo Princip tarafından suikaste uğradığı, böylece dengelerin değiştiği, dünyanın kaderinin yeniden çizildiği yerdir Latin Köprüsü.

Yaralarını sarmadan II. Dünya Savaşı’na giren, verdiği kayıplarla eski önemini kaybeden Saraybosna artık Tito Yugoslavyası’nın altı cumhuriyetinden biri olan Bosna-Hersek Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkentiydi. Ardından 1990 demokratik seçimleri. Seçimlerin sonucunda artık tarih sahnesinde halkın sevgiyle bağrına bastığı Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç vardı. Fakat referandumun hemen ardından 1996’ya kadar sürecek olan acı günler başladı.
Saraybosna Muhasarası. 1992’de başladı 1996’da sona erdi. Dünya tarihinin en şiddetli muhasarasıydı. 1425 gün sürdü. 11.000 kişi öldü. Gözü yaşlı Bosna’nın muhasarası 1995’de Dayton Antlaşması ile kaldırıldı. Saraybosna, 500 bin nüfusuyla artık yeni kurulan Bosna-Hersek Devleti’nin, hem de Müslüman-Hırvat Federasyonu’nun başkentiydi. Hisarın eteğinin tamamen Türk olduğu kesimle birlikte Grad Sarajevo şehri, dört belediyeden oluşmakta. Stari Grad, Centar, Novo Sarajevo ve Novi Grad.
Uçak alana indiğine göre tarih sayfalarında satır satır okuduğum yerleri adım adım gezmenin vakti gelmişti.
Ülkü OLCAY

Son Yorumlar