Şehir Şizofrendir!

“Ey kardeşlerim!

Ayak seslerinizi kimse işitmeden, yılanın kabuğundan çıktığı gibi çıkın ve karıncanın yürüdüğü gibi yürüyün. Şeytanın karşısında dayanabilmek için her zaman akrep gibi silahınız sırtınızda olsun. Hoşça yaşamak için hayatın zehrini için. Diri kalabilmek içimn ölümü sevin. Her zaman uçun ama hiçbir zaman belli bir yuva edinmeyin. Çünkü bütün kuşları yuvalarında avlarlar. Eğer uçmak için kanadınız yoksa, hiç değilse yer değiştirmek için yerlerde sürünün.” (Ş. Sühreverdi, Cebrailin Kanat Sesleri)

Modern şehir, bilinç dışı kapital makinanın bilince dayatması olarak inşa edilmektedir.  Kadim Müslüman kültürde şehr-i emin (emin şehir) olarak tasavvur edilen ve buna göre dizayn edilen mekânlar sükûnet, sünnet, bilgi ve huzur verirdi. Gelinen post-modern süreçte, kapital olanın her şeyi belirlediği konjöktürel süreçte şehir şizofren kişilikler üreten birer makin-aygıta dönüşmektedir. Sıkıştırılmış mekâna hapsedilen bireyin gideceği hiçbir yeri yoktur. Doğadan kopuş, beraberinde yalnızlık, yoksunluk ve travmalar üretmektedir. Çünkü en nihayetinde insan, doğanın bir parçasıdır. Sudan, topraktan, bitkilerden, ağaçlardan, hayvanlardan kopan bir bilincin modern şehirdeki tek yaşam alanı beton ve demir yığınları arasındaki bir hayattır. Doğa varoluşun rahmidir. Varoluşun kaynağı olan doğanın tahribatı bireyde şizoya neden olmaktadır. Duygusal ve biyolojik bağışıklık mekanizması çöken birey için artık kaçacak bir yer kalmamıştır. O artık kendinden kaçmayı deneyecektir. Tam da burada şizolar mantar gibi zihnin her yanından urlaşarak türeyecektir. Şizo, bölünme, çatlama, yaralanma anlamına gelen ve psikanalizde kullanılan en temel kavramlardan olup, belki de en önemlisidir. Şizoid kişilik, çok kutuplu bir kişilik olup, hayal ile gerçek, hakikat ile hurafe, sanal/simülasyon/yanılsama ile kendinden ve çevresinden kopan bir kişiliktir. Algıda, dil ve düşüncede, davranış ve duygularda savrulmalara sebep olur. Bu durumdaki kişilik, şizoid kişilik olarak tanımlanır. Peki neden modern birey şizoiddir? Şehir neden şizofrendir?

9224798ef9eab3ec6c8c6024_rw_1200

Kimsenin ağzından bir kelime dahi çıkmıyor. İnsanlar sessizce ve kimsesiz yürüyor yolda. Metal yığını arabalar yol vermiyor. Yüzler çok soğuk. Buz kesilmiş bir buz dağının görünen tarafı. Arkada şizo işgali. Asfalt ve parfüm kokusu birbirine karışmış. Su, rüzgâr, kuş, ağaç sesi yok. Kimseden ses çıkmıyor… Yürü… Yüreğinin götürmediği yere gitmediğin kesin.  Gidecek mekânın da yok. Cafe, bar, kahve, çay bahçesi. Dev ekrana, reklam tabelasına, pornografik vitrine takılacak mavi, siyah, ela gözlerin. Gözlerinin rengi bir şey ifade etmeyecek. Tüm ifadeleri yitireceksin.

Modern şehir rezi/danslar, betonarme binalar, metal yığını arabalar, reklam tabelaları, bilboardlar, avm’ler (tüketim mabetleri) vb. bilincin, kendisini “bilinç, benlik” olarak algılamasına müsaade etmemektedir. Bilinçdışının bu çokluğu, görsellik bombardımanı, ses/müziksel dayatma ve cinsellik içerikli bir uyum ile akla ket vurmakta ve düşünmeyi felce uğratmaktadır. Zihin, bu kışkırtıcılık içinde iki temel şeyle işgal edilmekte ve yok edilmektedir. İnsan artık bir “biyo-makine”dir. Birincisinde bireydeki sahip oma duygusunu sonuna kadar kışkırtıp, her şeye karşı şehvet duygusunu sonuna kadar pompalamaktadır. İkincisinde ise bu cümbüş ve çeşitlilik içinde sahip olma duygusunun yarattığı yoksunlukla bilinci “parçaya” takılarak düşünme akışını yok etmektedir. Etrafımızda gördüğümüz her şey “vitrin, reklam afişi, bilboard, el ilanı, cam yazıları, arabalar, dev ekranalardaki hareketli animasyonlar, reklam tabelaları vb.” “kapital emperyal parça” olup, bilince kısa devre yaptırmakta ve onu parçalamaktadır. Kapitalin bu kusursuz parçaları adeta bilince kusursuz bir cinayet işlemektedir. Bireyin bilinci artık, dışarıdaki en büyük savaş aygıtı olan kapitalin esaretindedir ve bu esaret aslında savaş yapılmadan kazanılmıştır. Savaşı kaybeden birey artık şizoiddir fakat bunu da kabullenmez. Şizolarını bastırarak biriktirir ve sonraki süreçlerde, biriken bu şizolar travmalara neden olur: Depresyon, panik ve manik ataklar, anksiyete vb.

Kaç dostum. Post-Nihilizm, deizim, ateizim, kuantum, meditasyon, yoga… Bunlar post-nihilizmin piç evlatları. Karıncaları görmelisin toprakta. Tarla faresinin peşinde koşmalısın. Bir kaplumbağa gibi asil ve ağır yürümelisin. Hızlandıkça yokluğa yaklaşırsın. Süratlendikçe zaman ve mekân daralacak ve yok olacaksın. Ağırdan almalısın hayatı. Çünkü sürat yok eder. Hızlandıkça buradasın ama hiçbir yerdesin. Bir topacı yere attığında üzerindeki noktanın nasıl döndüğüne bak. Nokta yerindedir ama hız artıkça nokta hiçbir yerdedir. Mekânı, zamanı, kendini kaybetmiştir.

İnsan kevnü’l camidir. Yani âlemin özetidir. Kâinatın gözbebeğidir. Ne ki modern insanı da tanrıyı da yok eden post-modern ve post-nihilist şehirlerdir. Tanrıyı şehre çağırıp, şizolarımızı tedavi etme talebinde bulunabiliriz. Ama Tanrı şehre geldiğinde şehir yok olacaktır. O, hiçbir anlaşmaya yanaşmayacaktır. Dillerimiz tutulacak, ellerimiz ve ayaklarımız donacak, gözlerimiz yerinden fırlayacaktır. Çünkü insan Allah’ın tecellesine bu dünya hayatıyla ve kapasitesiyle tahammül edemez. O, dağa tecelli ettiğinde Musa düşüp bayılmıştı. İbrahim’e oğlu İsmail’i kurban etmesini emrettiğinde İbrahim, tereddütsüz bir şekilde bıçağı boğaza dayamıştı. Kaçış yok… O sessizliğin en ensizliğinde tecelli eder ve tecelli ettiğinde her şeyi sağır eder.

4-3915-784x355

Allah’a İbrahim’i bir iman ancak şizoların ve travmaların tedavisini sağlayabilir. Psikiyatrinin ilacı ve psikanalizin odası bir yere kadardır. İman en büyük sağlıktır. İman “güven ve emniyet” demektir. Kendisini Yüce Yaratıcının güven deryasına teslim eden bir bireyden daha güvenli kim vardır? Güvenin kalmadığı bir dünyada ancak yaratıcıya güven tekrar bu dünyada güven yurdu inşa edebilir. Duyar gibiyim: Peki Müslümanların bu hali ne? Birincisi “ey iman edenler, imanlarınızı yenileyiniz.” İkincisi “kafamıza kurşun sıkıyorlar, sonra da düşünmüyorlar, diyorlar.”

20246155_503717083304754_5823907266329119980_n (1)

Gürgün KARAMAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir