Azerbaycan’ın büyük şairi Hüseyin Cavid yıllar önce “Kadın gülerse şu ıssız muhitimiz gülecek, Sürüklenen beşeriyet kadınla yükselecek!” demiş. Gerçekten de kadın emeği toplumların iç dinamiğini harekete geçirmede en önemli unsurlardan biridir. Aynen Türkiye‘deki Seda Gökmen öğretmen ile Azerbaycan’daki Günel Ekber hanımın hareketi de özünde toplumu harekete geçiren dinamiklerin bir çeşididir.
Yenilikçilik (ceditçilik) hareketi on dokuzuncu yüzyılın başı, yirminci yüzyılın sonunda Rus Çarlığı’nın egemenliği altında yaşayan Türkler arasında bir aydınlanma hareketi olarak başlamıştı. Kazan Türklerinden Abdünnasır Kursevi (1812) tarafından başlatılan eski-yeni tartışması Türkistan’daki bütün Türkler arasında yankı bulmuş ve bütün zorluk ve engellemelere rağmen her yerde yeni usulde ders veren okullar açılmıştı.
Büyük şehirlerde açılan Türkçe okulların yanı sıra Türkçe gazeteler de birbiri ardına yayınlamaya başlamıştı. Bunlardan şüphesiz en ünlüleri Azerbaycan’da Zerdabi tarafından çıkarılan “Ekinçi” ve Kırım’da yayınlanan “Tercüman” gazeteleriydi. Tercüman gazetesi herkesin anlayabileceği bir dilde yayınlanıyor ve amacını da “İşte, fikirde, dilde birlik” sloganı ile ortaya koyuyordu. Sadece Çar Rusya’sında değil, Hindistan, İran, Irak ve Türkiye’de de okunan, takdir edilen gazetenin şerefi Gaspralı İsmail’e ait olsa da onun kurulmasına sebep olanlardan biri de ilk eşi İsfendiyar Akçura’nın kızı Zühre Hanım’dı. İsmail Bey ile evlenirken getirdiği çeyizi ile matbaa satın alınmasını sağlayan Zühre Hanım, bu büyük aydınlanmanın adsız kahramanlarından da biri olmuştu.
Türkistan ve Kafkasya’daki Türk cumhuriyetleri 1991 yılından beri Sovyetler Birliği’nden bağımsızlıklarını kazandılar ama ekonomik ve siyasi büyük problemlerle de yüzleşmek ve bedeller ödemek zorunda kaldılar. Bu cumhuriyetlerin Türkiye ile ilgili ilişkileri son otuz yılda inişli çıkışlı oldu. İki tarafın da hayal ettiği dilde, fikirde, işte birlik konusu sık sık gündeme gelse de arada büyük zorluklar olduğu gerçeği de kulak ardı edilmedi. Bir araya gelen resmi görevliler ve bilim adamları ortak alfabe, ortak tarih yazımı, ortak dil konusunda çeşitli kararlar almaya başladılar.
Devletlerin ilişkilerde atılan soğukkanlı ve dikkatli adımlarının yanı sıra dipten, yani halktan gelecek olan hareketler bu hayali gerçekleştirmede toplumlarımızı daha ileri götüreceği inancında olanlardan biri de bendim.
Şimdi bu hareket yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaktadır. Aynen İsmail Gaspıralı’nın eşi Zühre Hanım gibi sorumluluk duygusu ile hareket eden iki öğretmen hanım çocukların yazdıkları mektuplarla birdenbire iki ülkenin medyasında yer almayı başardılar.
Eskişehir’de bir ilkokulda öğretmen olan Seda Gökmen Hanım, “Hayat Bilgisi” dersinde Türkiye’nin komşuları konusu işlenirken Azerbaycan’ı çocukların dikkatine sunması ve onları bu konuda yüreklendirmesi, onlara Azerbaycan’da kendi yaşıtlarındaki öğrencilere mektup yazdırması büyük bir öngörünün ürünüdür.
Bütün büyük hayaller ve hareketler hep böyle öngörüler ve eylemlerle ortaya çıkar. Seda öğretmenin çabası bir gönül işi olduğu için hemen kabul gördü ve Azerbaycan’daki ilkokulda öğretmen olan Günel Ekber Hanım tarafından büyük bir coşkuyla cevap buldu.
Bu büyük öngörü ve bu küçük hareket iletişim araçlarından büyük bir yankı uyandırdı. Toplumların sadece sinir bozucu eylem ve haberlere ilgi duymadığı muhtaç olduğu duygusal dokunmalara da ihtiyacı olduğu bu konuda da ortaya çıkmış oldu.
Diğer basın ve yayın organlarıyla birlikte Avrupa Türkleri tarafından kurulmuş, biraz da kültürümüz ve kimliğimiz konusunda özveriyle çalışmayı göze almış Kanal Avrupa televizyonu Nurdoğan Aktaş Bey’in sunumu ile bu konuyu ele aldı.
Seda Gökmen Hanım ile Günel Ekber Hanım’ın katıldığı programda dostluk, özellikle çocukların birbirleriyle kurmuş oldukları gönül bağları dile getirildi. Programa katılan Köln Azerbaycan Kültür Evi başkanlarından Altay Rüstemli ve gazeteci Yagut Mısırhanlı bu tür çalışmaların hız kazanması ve iki kardeş ülkenin gönül bağlarının daha da sıklaştırması gerekliliği üzerinde durarak iki öğretmen hanımı da kutladılar.

Benim ise aklıma yüz yıl önce Buhara’da, Kazan’da, Semerkant’ta, Tebriz’de, Bahçesaray’da, İstanbul’da bu konuda sadece hayaller kurmayan aynı zamanda cansiperane çalışan Gaspıralı, Zerdabi, Ali Bey Hüseynzade, Carullah gibi aydınlar geldi ve onlara gönülden selamlar gönderdim.
Orhan ARAS

Son Yorumlar