Leylek Ve Yavrusu

Leyleğin biri yavrusunu kaybetti ama onu bulma ümidini asla yitirmedi…

Yanında duran kargaya, “eğer ki bir şeyi çok istersek, bütün dünya onun gerçekleşmesi için yardımımıza koşarBen de yavruma kavuşmayı çok istiyorum, bunun gerçek olacağına da yürekten inanıyorum.” dedi.

Karga, güldü, “siz dünyanın bir ucundan öteki ucuna gidiyorsunuz. Göçmen kuşlarsınız. Küçücük yavrun kim bilir nereye uçmuştur, nereye düşmüştür” dedi.

Leylek, hemen itiraz etti; “sen akıllı olabilirsin… Kargalar akıllı diye biliyorum, ama dostum sen, sen sevgiyi önemsemiyorsun galiba”… Çünkü “dünya sevgiyi bilmeyenler (kalpsizler) için epeyce büyük/uzak, sevenler için ise çok küçüktür”, diyerek yavrusunu aramak üzere yola koyuldu. Biraz uçunca, bir martının kendisine doğru geldiğini, gagasında da bir simit getirdiğini fark etti.

İlk anda, “ama ben et yerim, bu benim için cazip değil” diye düşündü.

Sonra da  “Aa… İyi fikir… Martı, bir su kuşu. Onun peşine takılırsam bir kanal veya deniz bulurum, ben de böcek ya da kuş yakalarım oradan” dedi.

Adsız1111

Gün batarken martı denize doğru uçmaya başladı…

 Vapurlar, yolcular, güneş ve bulutlar hep bir şeylere kavuşmanın telaşında gibiydiler…

Bulutlar yağmur getirmek ister gibi, birden kapkara renklere boyanmıştı adeta.

Leylek de yardımsever martının peşi sıra, deniz kenarına doğru süzüldü.

Deniz kenarındaki kabuklu böceklerden bolca yiyerek,  afiyetle karnını doyurdu.

Adsız.wwwwwwwpng

Az ilerde duran kaplumbağayı görünce, hemen yanına gitti, konuşmaya başladı…

Kaplumbağa çok dertliymiş meğerse. “Ben çok uzaklardan geldim, diyerek söze başladı.

Yavaş yavaş olsa da, geldim hedefime vardım.” dedi. İçimden denizin kumsalında gezmek geldi, hem de deniz kabuklarını çok seviyorum ben” diyerek konuşmayı bitirdi…

Leylek, “çok yavaş yürüyorsun, uzaktan geldiysen nasıl bitirdin bunca yolu” diye sordu?

“Kararlı olunca uzun yollar kısalır… Sabır, çoğu zorluğu kolaylaştıran bir anahtardır Leylek kardeş” diye cevap verdi.

Leylek, hemen ekledi, “çok da sakinsin, kızdığın, sinirlendiğin olmaz mı senin?”

“Olmaz olur mu hiç? Ama çok kızgın olduğumda bile öfkemi mutlaka yenerim.  Bilirim ki öfkeye galip gelmezsek, akılsızlığa mecbur kalırız. Çünkü öfke ve kızgınlık,  aklı küçültür; akıl küçülünce de hata yaparız. Hem öfkemize yenilirsek eğer, tıpkı karanlık bir odada kalmış gibi oluruz, etrafımızı göremeyiz. Onun için öfkeyi bir boksör gibi yenmek gerek.” diye cevap verdi kaplumbağa…

zzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz

“Hımm, anladım” dedi leylek ve çalılıkların arasındaki eski eve doğru uçtu…

Ama aklında hep yavrusu vardı… Belki bir çalıya, bir bacaya yuva kurmuştur, belki de başka bir leyleğe tutunmuştur kim bilir…

O sırada evin penceresinde duran kedi, leyleği gördü ve  zıplayarak aşağı iniverdi…

Hem miyavlıyor hem de kıvranıyordu. Miyav, miyav… Miyav…

Leylek bir şey mi oldu yoksa, ne arıyor ki bu kedi der gibi baktı. Bir de ne görsün, kedi ayağını sürüyerek, topallayarak yürümekteydi. Hemen yanına gidip, “bir şey mi oldu sana” diye sordu.

Kedi: “şimdi çok iyiyim, bir süre sonra bir şeyim kalmaz iyileşiyorum diyerek oturdu”, Leyleğin yanı başına…

kediiii

Leylek meraklanıp; ne olduğunu, kedinin başına ne gelmiş olabileceğini, nasıl atlattığını düşünmeye başladı?

Biliyordu ki benzer yaralar, iyi ve güzel arkadaşlıklara götürürdü. Hikâyesi ortak olanların, beraber yürüyebilecekleri yolları vardı…

Çekinmeden sordu: “Ne oldu sevgili kedi, ayağın ne zarar gördü ki bu haldesin?”dedi.

Kedi derin bir iç çekerek: “Benim ayağım doğuştan topaldı, aksayarak yürüyordum, hiç de umursamıyordum… Etraftaki kediler, köpekler anlamasın diye daha düzgün basıp, tenha yerlerden yürüyordum. Kendimden bile saklıyordum topalladığımı” dedi.

“Eeee,” dedi Leylek merakla, peki sonra?

Sonra doktorlara gitmeye karar verdim ve  gittim ama yine de iyileşemedim….” Yaşlı ve bilge bir kediyle konuşurken bana dedi ki, “önce topal olduğunu kabul edip itiraf etmelisin, o zaman iyileşmeye başlarsın…” Ben de kendimi saklamaktan vazgeçtim, çekinmeden, topallayarak yürüdüm, bahçede, orda burda, yollarda… Böyle yapınca  ayağım iyileşmeye başladı. Anladım ki hastalığını kabul etmek iyileşmenin ilk şartıymış. Bu doğallığımı gören arkadaşlarım da destek oldular bana.  Birlikte çabuk yol kat ettik,  çünkü ‘sevgi  ve ilgi en iyi ilaçmış’ onu anladım.

Adsız.pngkjhgfdsdfghjkıjuytrewq

Beni onların sevgisi iyileştirdi, onlar da bana iyilik yaparak daha çok büyüdüler, daha iyi ve görkemli oldular.”

Leylek bir an düşündü, yavrusunu kaybetmişti, bunu herkese söylüyordu, ümidini kesmediğini, aramaya devam ettiğini de…

Bir kusuru vardı leyleğin, gözünün biri görmüyordu, ama kimse bunu farketmiyordu, bilmiyordu. O kadar ki, sanki iyi görüyormuş  gibi rol  kesip duruyordu… Bir an içinden belki de kaybolan yavrum, gözümdeki gözbebeğimdir diye geçirdi. O halde önce bir gözümü iyileştirmeliyim diye düşündü ve bir doktora gitti. -Gözünün görmediğini itiraf etti ve tedavi süreci başladı, iyileşecekti… Doktorun her dediğini yapıyordu. Her geçen gün biraz daha görmeye başladı…

Etrafın parlakığı ayrıştıkça garip bir sekilde hafızası, işitme duyusu da güçlenmeye başladı. Bir gün sabah erkenden uyanınca, etraftaki kuş sesleri, çiçek kokuları, baharın geldiğini söylüyordu.. İçindeki ses de doğru yuvasına dönmesini tembihliyordu, “hayır erteleme, hemen git” diyordu…

O da  bu sese kulak verip yola çıktı. Uzun ve zorlu bir yolculuk vardı önünde. Kimbilir yuvası nasıldı, başka leylekler gelmiş miydi?… Havalar ısınmaya başlamış mıydı oralarda…

Tam yuvasına konup kapısındaki samanları, otları çalılıkları kaldıracaktı ki  bir de ne görsün… Yuva boş değildi. Buna cok sinirlendi.

Adsız.pngertyuıopşğşplokıjuhygtfrdeswqadfghyjukıolp

Meğer ki yuvasındaki leylek kendi yavrusuymuş…Sevinçle doldu ve Ah! ne kadar da güzel olmuş yavrum, diye düşündü…

Büyümüştü… Kimbilir kimin peşine takılıp göç etmiş ve yeniden geri gelebilmişti…

Ne olduysa, nasıl olduysa olmustu… Yavrusunu yuvasında görmesi büyük mutluluktu hem, önemli olan da bu değil miydi..

“Birşeyi çok istedim ve karşıma çıkanlar benim yardımıma koştu” dedi, kendi kendine.

Demek ki beklenmedik anlarda karga ile martı ile kaplumbağa  ve kedi ile karşılaşması hiç  de boşuna değilmiş bizim leyleğin…

Evet, ‘dünya sevenler için hiç de kocaman ve uzak değildir’

lelele.jpg

Prof. Dr. Aliye Çınar KÖYSÜREN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir