Roman yaşamaktır. Şiir hissetmek… Roman dünyadır, şiir daha çok öbür âlemler… Roman akıldır, kurgudur. Şiir histir, ruhtur. Romanın vatanı batıdır. Her şeyi tanımlamak ve açıklamak gayreti, dünyayı kuşatmak hevesi edebiyatta roman olarak 16.yüzyılda tezahür etmiştir. Bizde ilk romanlar 19.yüzyılda. Batının şiiri, doğunun şiirine yaklaşamaz bile. Şark histir, akıldışılıktır, akılüstülüktür. Garp, dünyayı akıllıca yaşamak peşinde koşarken, şark şiir gibi bir hayatı düşler. Gördüğünü tanımlamak yerine, süslemek ve onu yeniden şekillendirmek ve hatta aslından koparmak gibi bir huyu vardır. Garbın zamanı şimdidir, an’dır; şarkın zamanı sonsuzluk. Şiir şarktır, roman garp. Şiir hayaldir, roman gerçek.
En başarılı roman yaşatan ve dokunmayı sağlayan değil midir? Şiir öyle mi ya; hissettiren, ağlatan ve uzaklara götüren. Tolstoy, Hugo, Balzac ve bittabi Dostoyevski niye bu kadar insanlığa mal oldu. Çünkü bir ilim adamı gibi insanı insana anlattı. Romanın dili ve muhtevası evrenseldir. En başarılı dünya romanları vardır ama şiiri yoktur. Şiir, ruhtur, kültürdür ve hatta biraz da şahsidir. Roman tercüme edilebilir iken, şiir asla. Şiir, bir iklimin, bir dilin ve hatta bir anın ve zamanın sözüdür. Anlamak için evvela aynı dili konuşmak ve sonra aynı kültüre sahip olmak gerekir. Şiir öldü diyenler haklılar. Çünkü şiirin dünyası olan şark batılılaştıkça şiirin kaynağı da kuruyor. Şiir, ilhamın evladıdır. Yani vahyin. Vahiyden bağını kopardıkça insanoğlu şiire de ihtiyaç hasıl olmuyor.
Bugün hangi dini! grubun şairi var? Hikâyeci ve romancısı var ama şairi yok. Şairi geçtik, kaçının hafızasından bir kaç mısra dökülebilir. Modern bakış, hayale ve ilhama değil, yeni bakış açılarına ve gerçeğe dayanır. Şark, ruhunu, vahyi erittikçe şairleri de bir bir öldürdü. Artık kimse gönlünü kaptırmıyor, kimse “yüzünde göz izi var sana kim baktı yârim” demiyor. Artık tek taş yüzüğün yerini yürek yakan bir mısra alamıyor.
Hülasa, Kurban bayramında nişanlısına güzel, şık bir tarak hediye alan Ahmed Haşim‘e keşke bir koç getirseydin diyen nişanlısının devri. Hülasa melale bakan yok, tanıma ve tasvire aşina herkes. Herkes ruhunun titremesine değil, faydaya bakıyor. Şiir karın doyurmuyor!? Halbuki, melali anlamayan nesle aşina değildik. Şimdi de aşina olamıyoruz. Çünkü devir tasvir devri, bir mısrada bin mana devri değil. Apaçıklık ve aptala anlatır gibi anlatan roman devri. Bir mısrada bin sanat göstermenin ne zamanı ne de kimsenin haddi.
Vesselam!…
Rahmi ŞEYHOĞLU

Son Yorumlar