Zaman zaman genç şairler bana şiirlerini getirip değerlendirmemi isterler. Ben ne kadar şairim bilemiyorum. Çünkü gelişmek ucu açık bir süreçtir. Zirve daima boştur ve biz hep ona doğru koşarız. Bu süreçte birçok deneyim kazanıyoruz. Gençlere bir usta olarak değil ama deneyim kazanmış biri olarak öğrendiklerimi aktarıyorum. Şiirde dikkat edilmesi gereken bir kaç hususu şöyle özetleyebilirim:
1- Duygu, düşünce ve söz uyumlu bir şekilde ve şiir formunda ortaya çıkarsa güzel şiirden bahsedebiliriz. Şiirde sadece duygu var ama düşünce duygunun içine sinmemiş olursa, bir derinlik hissedemeyiz. Kısa bir havai fişek gösterisinin renkli ışıkları gibi anlık duygular yaşarız ama dimağımızda kalıcı izler bırakmaz. Diyelim ki düşünce var ama duygu yok ya da çok az. Ortaya çıkan metin şiir tadı vermez. Nesir gibi olur. Duygu ve düşünce var ama şiir formu yok. Yani şiirde kullanılan söz sanatları, ritim, imge, kafiye gibi. Yine bu metin bize şiir güzelliğini veremez.
2- Şiirde konu bütünlüğü olmalı, dizeler kafiye kaygısıyla savrulmamalıdır. Şair şiirin ana temasıyla iyiden iyiye bütünleşemediği zaman, şair dizelerdeki ritmi sağlamak için sürekli ilgisiz ve dolgu malzemesi olabilecek dizelerden yardım alır. Bu ise şiirin temasındaki odaklaşmayı kaldırır. Böyle yazılan şiir okuyucusunu on ikiden vuramaz. Bizde güzel şiir duygusu yaşatmaz.
3- Şiir bir sanat ürünüdür. Dolayısıyla bu sanat işlenirken iyi malzeme kullanılmalıdır. Şair şiirin temasında seçici olmalıdır. Gelişigüzel her şeye şiir yazılmaz. Taşrada sık yaşanır. Şair Kaymakamla tanışmış ona bir şiir yazar, Belediye Başkanıyla tanışmış ona bir şiir yazar. Sonuçta bu tür şiirler kalıcı olmamaktadır. Büyük şairlere baktığımızda konuyu seçerken çok dikkat ederler; ota, çöpe her şeye şiir yazmazlar.
4- Bazıları şiir yazmayı zengin kafiye kullanmak ve hece ölçüsünü iyi tutturmak sanıyorlar. Bu hususta o kadar hassas davranıyorlar ki şiir plastik çiçek gibi oluyor. Görünüşte rengi var, şekli var ve her şey çok düzgün ama canlı değil, kokusu yok. Hiçbir şeyi doğal değil. Yani şekil var ama anlam kaybolmuş gibi.
Bartolt Brecht’in (1898-1956) bir öyküsü konuyu biraz daha iyi açıklar sanırım.
“Bazı sanatçılar dünyayı gözlerken filozofların çoğu gibi davranırlar. Biçim uğruna çaba gösterirken konu kaybolur. Vaktiyle bir bahçıvanın yanında çalışıyordum. Bahçıvan bana bir ağaç makası verdi ve bir defne ağacını budamamı istedi. Ağaç bir saksının içindeydi. Ona küre biçimini vermem gerekiyordu. Hemen sürgünleri budamaya başladım. Küre biçimini ne kadar vermeye çalıştımsa bir türlü başaramadım. Bazen bir tarafı, bazen öteki tarafı fazla budanıyordu. En sonunda küre ortaya çıktı. Ama çok küçük bir küreydi bu. Bahçıvan hayal kırıklığına uğramıştı. “Peki, küre burada ama defne nerede?” dedi.
Bende bu şekilde yazılmış şiirlere bakıyorum, “kafiye ve hece burada ama şiir nerede” diye soruyorum.
Durdu GÜNEŞ

Son Yorumlar