Drive May Car Ryusuke Hamaguchi‘nin yazıp yönettiği 2021 Japon yapımı bir dram filmidir. Filmin senaryosu Haruki Murakami‘nin 2014 yılında yazdığı Men Without Women adlı kısa öykü koleksiyonundan aynı adlı öyküsüne dayanmaktadır. Film En İyi Senaryo da dahil olmak üzere üç ödül kazandığı 2021 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye 8574 için yarışmak üzere seçilmiş ve ayrıca 94. Akademi Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film için Japon girişi olarak kabul edilmiştir.
Yūsuke Kafuku (Hidetoshi Nishijima) ve Oto Kafuku (Reika Kirishima) on sekiz yıl önce tek çocuklarını zatürreden kaybetmiş ve derin sarsıntılar geçirmiş evli bir çifttir. O döneme kadar ikisi de televizyon dizilerinde oyunculuk yapmaktayken yaşadıkları bu elim hadise ile Oto kendisini eve kapatırken Yūsuke tiyatro sahnelerine çekilir. Çift arasında görünürde hiçbir anlaşmazlık olmasa da konuşmadıkları şeylerin aralarında bir gölge olmaya başladığı yavaş yavaş seyirciye hissettirilir. Oto’nun eşiyle sevişirken hikâyeler anlatması ve eşi Yūsuke’nin bunu sabah hatırlamayan eşine aktarıp senaryolaştırması sayesinde Oto senarist olarak televizyona geri döner. Lakin uzun evliliklerin temel sorunlarından biri olan sıradanlık ve yıpranmışlık Oto’yu da etkisi altına almış olmalı ki eşini senaryosunu yazdığı dizideki ana karakterle aldatır. Bu aldatmaların sık sık yaşandığını seyirci Yūsuke’den dinlese de sadece birine şahitlik eder. Yūsuke, iptal olan seyahati sonrası evine döndüğünde karısını Koji Takatsuki (Masaki Okada) ile koltuklarında sevişirken görür, sessizce orada onları bir süre seyreder ve geldiği gibi geri gider. Bu aldatılma konusunu asla açmaz ve karısı Oto’ya hiçbir şey belli etmez. Yūsuke, paylaştıkları hayatı ve sahiplendikleri acıları kaybetmek istemez belki de. Üstesinden gelir ama buna rağmen yine seviştikleri günün sabahında eşinden dinlemek istediği hikâyeyi unuttum cevabını alıp dinlemeyeceğini duyduğunda Oto, şaşırır, bir tuhaflık olduğunu belki de ilişkilerinin çıkmazda olduğunu görür. Evden çıkmak üzere olan Yūsuke’ya akşam geldiğinde kendisiyle konuşacağını söyler lakin bu konuşmadan kaçan Yūsuke, eve olabildiğince geç gider ve karısını yerde ölmüş halde bulur. Oto beyin kanaması geçirmiş ve hayatını kaybetmiştir.
Watari (Toko Miura Misaki), Hiroşima’ya bir gün uzaklıkta bir köyde doğmuştur. Babasını hiç tanımayan Watari şiddet sorunu olan annesiyle birlikte yaşamaktadır. Annesi bir gece kulübünde çalıştığından geceleri evde yalnız başına kalır. Annesinin talebi üzerine ortaokul son sınıftayken araba kullanmayı öğrenir ve annesini akşamları tren garına götürüp sabahları da gardan alma vazifesini üstlenir. Ancak araç sürüşünü beğenmeyen annesi her defasında onu kemerle dövmüş ve kendisini arabada uyandırmayacak şekilde sessiz sakin araç kullanması için eğitmiştir. Bir heyelan sonucu evleri yıkılan Watari, enkaz altında kaldığını bildiği annesini kurtarmak için kılını dahi kıpırdatmaz ve arabasına binerek oradan uzaklaşır. Aklında hiçbir şey hiçbir yer yokken aracı Hiroşima’da bozulunca şehre yerleşir ve tek bildiği iş olan şoförlüğe başlar. Bir süre çöp kamyonu kullandıktan sonra işine özel şoför olarak devam eder.
Yūsuke ve Watari’nin yolları Hiroşima’da bir tiyatro festivali sırasında kesişir. Kendisine şirket kuralları gereği şoför olarak Watari’yi tutmuşlardır ve Yūsuke, istemese de bu emrivakiyi kabul etmek zorunda kalır. Ritüel haline getirdiği araba kullanırken ezber yapma işini artık Watari’nin nezaretinde sürdürür. Kasete kaydettikleri oyun tiratlarını karısı Oto seslendirmiştir. Her yolculukta kaset çalar ve seyirci Oto’nun sesinden Vanya Dayı adlı piyesin repliklerini dinler. Bir süre sonra kendi hayatları hakkında da konuşmaya başlayan ikilinin hikâyesi de bu şekilde aydınlığa kavuşur. Yūsuke, festivalde oynayacak oyuncu seçmeleri için başvuranlar arasında karısının kendisini aldattığı Koji Takatsuki’yi de görünce nasıl tepki vereceğini bilemez ama duygularını kontrol etmede ustalaşmış olan Yūsuke, onu oyunda tutma kararı alır. Bu karar her ne kadar onu zorlasa da travmatize etse de kendisine rağmen Takatsuki’yi çevresinden uzaklaştırmaz. Aksine Takatsuki’nin kendisiyle randevulaşma tekliflerine de her defasında müspet cevaplar verip ortak tanıdıkları olan eşi Oto’dan bahseder. Takatsuki, mesleğinin başlarında olan genç bir oyuncudur lakin kendi duygularını kontrol edemeyecek kadar zayıf karakterlidir. Bu hali de her defasında başına bir iş açılmasına neden olur.
Watari’nin yaşından olgun tavrı ve adeta duygularından arınmış hali beni çok etkiledi. Ailesiz kalan her çocuk gibi yaşından çok ama çok evvel olgunlaşmıştır. Ancak kendisiyle Yūsuke arasında gelişen diyalog sırasında içindeki acıyı sadece kelimeleriyle aktarmayı başarır. Yine de yüzüne yansıyan hiçbir ifade olmaz. Adeta tüm film boyunca ifadesiz bir suratla duygudan duyguya girer. Hatta Yūsuke, karısıyla son anlarını anlattığı sırada ağlarken Watari ona sarılarak samimiyetini gösterir. Birbirini hiç tanımayan iki insanın kendisiyle bile konuşmaya çekindiği şeyleri konuşabilmesine dikkat çekilmesi güzel bir psikolojik detay olmuş. Yargılanma korkumuz bizi kendimize karşı bile ikiyüzlü hale getirebiliyor zaman zaman.
Filmin uzamasına neden olan gereksiz kareler oldu mu diye düşündüm; vardı demek istemiyorum ama aklınızda soru olarak kalsın istediğim için burada sesli düşünüyorum. Filmin ana imgesi eski bir kırmızı araba olduğu için haliyle filmin ana sahneleri yollar olmuştur. Filmi benim için özel kılan ve heyecanlandıran her şeyden önce Çehov’un Vanya Dayı adlı eserini sahneye koyarken karakterlerden birini konuşma engelli bir oyuncuya işaret dili ile oynatmalarıydı. Kendimi müthiş hissettim. O kadar sıradan bir şey ki aslında ama ben bu coğrafyanın bireyi olarak bunu olağanüstü buldum heyecanlandım. İkincisi Rus edebiyatı aşığı olarak Çehov’un eserlerine yapılan gönderiler ekstra mutlu etti. Üçüncü olarak sigara içenler izmaritlerini yere atmadı. Ellerindeki aparatlara koyuyordu. Çevre hassasiyeti de etkiledi beni. Genel olarak sokakların düzeni, temizliği dikkatimi çekti aslında. Durum hikâyesi ancak bu kadar heyecanlandırabilirdi seyirciyi diyebiliyorum. İçeride dört saate yakın kaldım ama gerçekten büyülendim. Filmi izlemelisiniz. Çok güzeldi.
Emel AKBAŞ
Son Yorumlar