Hânedandan Millete Geçen Egemenlik

Millî irâdenin tecellîgâhı olan
TBMM’nin ilelebet kâim olması dileği ile
Gazi Meclisimizin kuruluşunun 102. Yılı kutlu olsun

 

GİRİŞ

Bu makalede Mondros Mütârekesi sonrasındaki gelişmeler ifade edildikten sonra 23 Nisan 1920 tarihinde açılan, Osmanlı Hânedanından Türk milletine geçen ve Türk milleti adına Büyük Millet Meclisi (BMM) tarafından üstlenilen egemenlikten bahsedilecektir.

MÜTÂREKE SONRASINDAKİ GELİŞMELER

Adeta bir teslim antlaşması ve akıbetini de düşmanlarının insafına terk eder nitelikteki 30 Ekim 1918 Mütâreke’nin imzalanmasını üç gün sonra 2/3 Kasım 1914 gecesi İttihat ve Terakkî’nin (İvT) ileri gelenleri olan sâbık Sadrazam Talat Paşa, Sâbık Başkumandan Vekili Enver Paşa ve Sâbık Bahriye Nazırı Cemal Paşa ile Dr. Nâzım ve Dr. Bahaeddin Şakir’in Almanların Lorely adlı elçilik vapuruyla Odesa (Rusya)’ya kaçmalarına göz yumduğu ileri sürülen Ahmet İzzet Paşa Hükûmetine gerek muhâlefet, gerekse de Padişah sert tepki göstermişti. Meclisteki İvT mebusları da kaçan liderlerinin aleyhlerine dönmüşler ve sorumluların adâlete hesap vermesini istiyorlardı. Padişah Vahidettin de önce istemediği kişilerin Kâbineden çıkarılmasını talep etmiş, birkaç gün sonra da Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’yı görevden çekilmeye davet etmiş, Ahmet İzzet Paşa Hükûmetinin 8 Kasım 1918 tarihinde istifa etmesi üzerine 11 Kasım 1918 tarihinde kurulan Ahmet Tevfik Paşa Hükûmeti de 18 Kasım’da Meclisten güvenoyu almıştır.

Müttefikler daha Mütâreke’nin mürekkebi dahi kurumadan sözde Rusya’daki Bolşevik tehlikesine karşı tedbir olarak, gerçekte ise Osmanlı Devleti’nin parçalanması konusunda daha önce kendi aralarında yapılmış olan gizli anlaşmayı uygulamak maksadıyla 13 Kasım 1918 tarihinde Yunan Averof zırhlısı da dâhil 55 adet kadar büyük savaş gemisinden oluşan bir donanmayla İstanbul’a gelerek Dolmabahçe önüne demir attılar ve aynı gün karaya asker çıkarmaya başladılar. Böylece İstanbul’da (gayrı resmî) işgâl ya da Mütâreke Dönemi denen dört yıllık acı günler başladı.

İç politikanın dengesiz ve istikrarsız bir yörüngeye girdiğini hisseden Vahidettin’in, Tevfik Paşa Kabinesinin kurulmasından kısa bir süre sonra 21 Aralık 1918 tarihinde Mebûsan Meclisinde okunan fermanı ile İttihatçıların çoğunlukta olduğu Mebûsan Meclisini feshetmesi üzerine İstanbul’da fiilî iktidar, artık Sarayın ve gâlip devletlerin temsilcilerinin eline geçmiştir. 

MİLLÎ KIPIRDANIŞLAR…

Mütâreke’den sonra önce İstanbul’da, sonrasında da Ankara’da önemli siyasal gelişmeler olmuş, üyelerinin çoğu Mütâreke sonrasında dağılan İttihat ve Terakkî Cemiyeti (İvTC) üyelerinden oluşan yerel gruplar, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri adı altında, millî bağımsızlığı kurtarmak amacıyla örgütlenmişlerdi. Mustafa Kemâl Paşa, 19 Mayıs 1919 tarihinde Anadolu’ya geçmeden önce, bu grupların bazılarıyla ilişki kurmuş, bunların ileri gelenleriyle izlenecek hareket tarzını görüşmüştü. Öte yandan Anadolu’da bulunan Erzurum’da bulunan 15. Kolordu(nun) Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile Kırşehir’de (ve sonrasında da Ankara’ya intikâl eden) 20. Kolordu(nun) Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa da bu amaç için yardım vaadinde bulunmuşlardı. Diğer yandan Mustafa Kemâl Paşa’nın İstanbul’da Harbiye Nezâretinde (Savaş Bakanlığında) görev yapmakta olan yakın arkadaşı Miralay (Albay) İsmet (İnönü) Bey ile Fevzi (Çakmak) Paşa da hükûmet merkezindeki durum hakkında kendisini düzenli olarak bilgili kılıyorlardı.

MUSTAFA KEMÂL PAŞA’NIN ANADOLU’YA GÖREVLENDİRİLMESİNİN GEREKÇESİ

Mütâreke sonrasında adeta kalmayan devlet otoritesi nedeniyle bölgede bağımsız bir devleti kurma  hevesleri daha da artan Karadeniz Bölgesindeki Rumların bölgede çıkardıkları karışıklığa son vermek ve böylece İngiltere’nin (Mondros Mütârekesi’nin 7. maddesine dayanarak) bölgeyi işgâl etmesini önlemek üzere (kısa bir süre sonra ismi 3. Ordu Müfettişliğine dönüştürülecek olan) 9. Ordunun Müfettişi olarak geniş yetkilerle bölgeye görevlendirilen Mustafa Kemâl Paşa, İzmir’in Yunanlılar tarafından 15 Mayıs 1919 tarihinde işgâlinin ertesi günü, maiyetiyle birlikte İstanbul’dan ayrılıp 19 Mayıs’ta Samsun’a  vâsıl oldu.

YENİ BİR DEVRİN BAŞLANGICI: 19 MAYIS 1919

Mustafa Kemâl Paşa’nın Samsun’a gelmesi, Türk siyasî hayatında yeni bir devrin başlangıcının işaretidir. Bu tarihten itibaren ülke iki kampa bölünmüş; bir tarafta devletin ve müesses (kurulu) düzenin varlığını idâme ettirmek için her türlü zillete katlanarak Müttefiklerle işbirliği hâlinde olan İstanbul Yönetimi, diğer tarafta da ülkenin toprak bütünlüğünü ve millî bağımsızlığı korumak maksadıyla Anadolu’da mücâdeleye başlayan Mustafa Kemâl Paşa ve onun etrafında toplananlar yer almıştır.

Samsun’da bir süre kalan Mustafa Kemâl Paşa 12 Haziran’da Havza yoluyla Amasya’ya geçer ve orada Bahriye eski Nâzırı Rauf (Orbay) Bey, Ankara’da konuşlu 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa ve Sivas’ta konuşlu 3. Kolordu Kumandanı Miralay Refet (Bele) Bey ile buluşup onlarla toplantılar yaptı. Görüşmeler sonunda, Mustafa Kemâl Paşa’nın önceden hazırladığı prensipleri kapsayan bir metin üzerinde anlaşma sağlanır. Toplantılara iştirak edemeyen Konya’da konuşlu 2. Ordunun Müfettişi olan Mersinli Cemal Paşa ve Erzurum’da konuşlu 15. Kolordunun Komutanı olan Kazım Karabekir Paşa’nın da görüşleri alındıktan sonra bazı düzeltmelere uğrayan metin, 21/22 Haziran gecesindeki son toplantıda kesin şeklini alır. Millî Mücâdele için bir strateji belgesi niteliğinde olan ve Amasya Kararları/Tamimi/Genelgesi olarak bilinen bu kararlar, 22 Haziran 1919 tarihinde ülke sathındaki askerî ve mülkî erkâna telgrafla bildirilir.

MİLLÎ MÜCADELE’NİN MEŞRÛ BİR TEMELE DAYANDIRILMASI: KONGRELER

Amasya’dan sonra, Rauf Bey ile birlikte, Sivas ve Erzincan üzerinden Erzurum’a giden ve İngilizlerin İstanbul Hükûmeti nezdindeki baskısı sonucu 8/9 Temmuz 1919 gecesi askerlikten ayrılmak zorunda kalan Mustafa Kemâl Paşa, Doğu Vilayetlerini de içine alan genişletilmiş bir Ermenistan tehdidine karşı yapılan ve 24 Temmuz 1919 tarihinde de Erzurum’da toplanan Doğu vilayetleri temsilcilerinin kongresine katılır ve kongreye başkan olur. Onun ustaca yönetimi sâyesinde, Erzurum Kongresinin 7 Ağustos 1919 tarihinde yayımlanan beyannâmesi Amasya Kararları’na uygun olarak hazırlanır. Erzurum Kongresinin aldığı en önemli karar, daha sonra Misak-ı Millî olarak tanınacak olan demecin ilk nüshasını hazırlamış olmasıdır. O tarihte Erzurum’da bulunan Mütâreke denetim subayı İngiliz Yarbay Rawlinson, rüzgârın hangi yönden esmekte olduğunu fark edip, Türk milliyetçilerinin gelecekte büyük bir İslam Cumhuriyeti kurma ihtimâli olduğunu Londra’ya bildirmişti.

Erzurum Kongresini tâkiben çeşitli vilâyet temsilcilerinin katılımıyla 4-11 Eylül 1919 tarihlerinde gerçekleşen Sivas Kongresinde, Erzurum’da alınan kararlar, burada da aynen kabul edilir.

Sivas Kongresinin önemi, Erzurum’da sadece Anadolu’nun Kuzey ve Doğu Bölgeleri temsilcileri tarafından alınan kararların vatanın tamamı için hukuken geçerli hâle getirilmiş olmasıdır. Öte yandan Mütâreke’den sonra kurulmuş dernekler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (A-RMHC) adıyla birleştirilir. Bu kongrede de başkanlığına Mustafa Kemâl Paşa’nın seçildiği Heyet-i Temsiliye artık millî direniş hareketinin yürütme organı hâline gelir.

İrfan PAKSOY

Makalenin devamı için aşağıdaki linki tıklayınız.

HÂNEDANDAN MİLLETE GEÇEN EGEMENLİK

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir