Vatan Sağolsun!

Çanakkale Boğazı Nâra Burnu açıklarında batan ve ve son sözleri de “Vatan Sağolsun” olan Dumlupınar denizaltısındaki 81 denizci şehidimizin manevî şahıslarında tüm deniz şehitlerimizi saygı ve minnetle anar, cümlesine rahmet diler, ruhlarının şâd, mekânlarının cennet, makamlarının da âlî olmasını dileriz.

 

GİRİŞ

Türk denizcilik tarihinin en büyük deniz facialarından biri Dumlupınar Denizaltısının 4 Nisan 1953 tarihinde içindeki mürettebatın büyük bir kısmıyla Çanakkale Boğazı’nda batmasıdır. Bahse konu tarih aynı zamanda Deniz Şehitlerini Anma Günü olarak anılmaktadır.

BAŞLANGICINDAN 1950’LERİN BAŞINA DEK ÖZETLE TÜRK DENİZALTICILIK TARİHİ

Deniz Şehitlerini Anma Günü olarak esas alınan Dumlupınar Denizaltısının hâzin öyküsünü geçmeden önce kısaca da olsa başlangıcından 1950’lerin başına dek Türk Denizaltıcılık Tarihine değinmek uygun olacaktır.

Türk Denizaltıcılık Tarihi Eylül 1886 ayında Abdülhamid ve Abdülmecid adı verilen denizaltılarının Osmanlı Donanmasına katılmasıyla başlamıştır.

Cumhuriyet Döneminde ilk denizaltı alma girişimi 1928 yılında Hollanda’dan alınarak I. İnönü ve II. İnönü isimleri verilen denizaltılar ile gerçekleşmiş olup bu denizaltılar 1948 yılında hizmetten çıkarılmış ise de isimleri aynı yıl Marshall Yardımı çerçevesinde ABD’den alınan filo tipi iki denizaltı gemisine verilerek yaşatılmıştır. İtalya’dan 1931 yılında satın alınarak Sakarya ve Dumlupınar isimleri verilen iki denizaltı da 1931 yılında hizmete girmiş, 1936 yılında İspanya’dan satın alınan bir başka denizaltı da TCG Gür adıyla Türk donanmasına katılmıştır. Aynı yıl Alman Krupps firmasına sipariş edilen ve isimleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilen 4 denizaltı gemisinden TCG Batıray (mayın dökücü denizaltı) ile TCG Saldıray (taarruz denizaltısı) Almanya’da; TCG Atılay ve TCG Yıldıray (taarruz denizaltıları) da Taşkızak tersanesinde inşâ edilmiştir. Ancak, TCG Batıray’a Almanlar tarafından elkonularak verilmemiş, TCG Yıldıray ise ana makinelerinin yurda geç gelmesi nedeniyle II. Dünya Savaşı’ndan sonra hizmete girebilmiştir. Taşkızak tersanesinde yapılan TCG Atılay ve TCG Saldıray ise 1939 yılında hizmete girmiş, bunlardan TCG Atılay 14 Temmuz 1942 tarihinde Çanakkale Boğazı çıkışında mayına çarparak batmış, TCG Yıldıray ve TCG Saldıray ise 1952 yılına kadar hizmette kalmıştır. Bahse konu ay sınıfı denizaltıların inşâsına paralel olarak 1939 yılında İngiltere’ye de 4 adet denizaltı sipariş edilmiş, “Reis” sınıfı adı verilen bu denizaltılardan TCG Oruç Reis ve TCG Murat Reis 1942 yılında teslim alınmış, TCG Burak Reis ve TCG Uluç Ali Reis’e ise devam eden II. Dünya Savaşı nedeniyle İngilizler tarafından el konularak savaşta kullanılmış, bunlardan TCG Uluç Ali Reis savaş döneminde Alman denizaltısı tarafından batırılmış, TCG Burak Reis ise ancak 1945 yılında Türkiye’ye teslim edilmiştir.

1. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD tarafından başlatılan Marshall Yardımı çerçevesinde 1948 yılında TCG I. İnönü, TCG II. İnönü, TCG Gür ve TCG Sakarya isimli 4 adet “Filo” tipi denizaltı gemisi alınmıştır. 23 Mayıs 1948 Pazar günü, İzmir’de, Deniz Kurmay Albay Fahri Korutürk ve beraberindeki askerî heyetin katılımıyla, ABD’nden gelen bahse konu denizaltı gemilerinin sancak çekme töreni vardır. Yeni denizaltıların tesellüm protokollerinin imzalanmasından sonra, gemilerde ABD Sancakları arya edilmiş (indirilmiş), Türk Sancakları toka edilmiş (çekilmiş) ve İstiklâl Marşı söylenmiştir.

1950 yılında da TCG Çanakkale ve TCG Dumlupınar isimleri verilen denizaltılar alınmıştır.

DUMLUPINAR’IN, NABOLAND İLE ÇARPIŞMASI

Dumlupınar Denizaltısı Marshall Yardımı çerçevesinde 1948 yılında ABD’den alınan “filo” tipi dört denizaltıdan biridir. Dumlupınar denizaltısı donanmaya katılışından sonra çeşitli tatbikatlarda büyük başarılar elde etmiştir. Kazadan önce de 1 Nisan 1953 gecesi I. İnönü Denizaltısı ile birlikte, NATO Deniz Kuvvetlerinin Akdeniz’de yaptıkları “Blue Sea I” (Mavi Deniz I) Tatbikatına katılmıştır. Dumlupınar, tatbikâtın ardından Gölcük’teki üssüne geri dönmek üzere yola çıkar. 3-4 Nisan gecesi Çanakkale Boğazı’na giriş yapar.

Dumlupınar denizaltısına çarpan İsveç bandıralı Naboland Şilebi

Bu esnâda hava sislidir. Nâra Burnu’nun yarım mil açığında Bnb. ÇELEBİOĞLU komutasında seyir hâlinde olan 95 metre uzunluğundaki Dumlupınar Nâra Burnu açıklarında Akbaş fenerinden yarım mil açıkta seyrederek İstanbul yönünden gelen ve Kaptanlığını Oscar LORENTZON’un yaptığı İsveç bandıralı Naboland şilebi ile karşılaşır. Vardiya Amiri Üstğm. Hasan YUMUK “sancak (sağa) 15” manevrâ emri vererek gelen gemiden sakınma manevrâsı yapmak ister. O esnâda köprü üstüne çıkan gemi komutanı Bnb. Serdar ÇELEBİOĞLU ise ilerideki Nâra sığlığından endişelenerek komutayı devralır ve “iskele alabanda” (sola manevrâ) emri verir. Bu emir Naboland ile çarpışma demektir. Daha sonra da “tornistan” (geminin pervanelerini ters döndürerek geri gitmesi) emri verir. Bu çelişkili emirlerin üzerinden çok geçmeden Naboland saat 02.15’te Dumlupınar’ın sancak (sağ taraf) baş omuzluğuna çarpar ve üzerinden geçer. Açılan yaradan hücum eden sular denizaltıyı baş üstüne diker ve batırır.

Emekli bir deniz subayı olan Kâzım ERBİL, Deniz kuvvetlerinden emekli olduktan sonra “Bahriye’de Gördüklerim Duyduklarım” isimli yayımlanmış eserinde de konuya değinir. 2007 yılında Dumlupınar denizaltısı ile birlikte NATO tatbikâtından dönen ve onun hemen önünde Çanakkale Boğazı’na giren Gayret muhribinden ERBİL şunları yazar:

“Dumlupınar (denizaltısı) Çanakkale Boğazı’na girerken Üsteğmen Hasan YUMUK, Bahriye geleneklerine ve yasalara uyarak, aşağıda istirahat etmekte olan gemi komutanını köprü üstüne davet ediyor. Binbaşı Sabri ÇELEBİOĞLU köprü üstüne geliyor. Dumlupınar, Boğaza girmiş, Nara Burnu’na yaklaşmak üzere iken, karşı taraftan Naboland adındaki İsveç kuru yük gemisi Boğaz akıntılarından da yararlanarak çok süratle gelmekte, oysa uluslararası anlaşmalara göre Boğazlardan 15 mile süratle geçilmesi gerek.

Dumlupınar denizaltısının battığı yer

Devamlı olarak Naboland’ın kerterizini alan ve kerterizin hiç değişmediğini gören Üsteğmen YUMUK, çarpışma rotasında olduklarını anlar ve Dumlupınar’ı bu tehlikeli rotadan çıkarmak için gemi serdümenine (başdümenine) sancak (sağ) tarafa dönme emri verir. Fakat gemi komutanı “Nara Burnu’nun sığ sularına otururuz” endişesiyle, Üsteğmen Hasan YUMUK’un verdiği emre müdâhale ederek, Naboland’ın önünden süratle geçip kurtulmak kararını verir, bunun için de gemiyi iskele tarafına (sola)döndürerek Poyraz Koyu’na doğru rotayı değiştirir ve gemi makinelerine de “tam yol” emrini verir.

Fakat çok geç kalınmıştır. Naboland süratle denizaltımızın üzerine gelmektedir. Naboland’ın önüne geçmek imkânsızdır. Korkunç tehlikeyi anlayan Binbaşı Sabri ÇELEBİOĞLU makineleri durdurarak geriye çalışmasını emrederse de artık çok geçtir.

Hava kapkaranlık, bulutlar gökyüzünü kaplamış tek bir yıldız bile görünmüyor, sanki biraz sonra olacakları görmek istemiyormuş gibi…

Kader ağlarını örüyor… Ve Naboland, denizaltımızın sancak (sağ yan) baş omuzluğuna büyük bir gürültüyle çarpıyor. Baş tarafı tamamıyla harap oluyor. Yırtılıp açılan yerden dolan sular gemiyi hemen batırıyor.

Baş taraf ve makine dairesinde bulunan 65 denizaltıcı, Komodor Kurmay Albay Hakkı Burak başta olmak üzere, herhâlde kısa sürede soğularak şehit oluyorlar.

Deniz Kuvvetleri görev yaptığı uzun yıllar boyu çeşitli gemilerde görev yapan, bu gemilerde görevli olduğu dönemde tarih tutkusu nedeniyle her geminin Donanmaya katılışından başlayarak, hizmet dışına çıkarılışına kadarki safahatı ile yakın tarihimizin deniz muharebelerini arşiv ve belgelere dayalı olarak keleme alan emekli deniz subayı Kâzım ERBİL’in 2000 yılında okuycusu ile blşan “Bahriye’de Gördüklerim Duyduklarım” isimli eserinde de Dumlupınar Faciâsına değinilmektedir.

Kıç (arka) tarafta, torpido dairesinde kalan 16 denizaltıcı oksijenleri bitinceye kadar yaşıyorlar.

Dumlupınar’da köprü üstünde bulunan 3 subay ve 3 astsubay ve 2 er bir anda kendilerini Boğaz’ın karanlık ve buz gibi soğuk sularında buluyorlar.

Üsteğmen Hasan YUMUK ve Üsteğmen Kemal ÜNVER sınıf arkadaşıdırlar.

Hasan YUMUK sarışın, cin gibi bakan, küçük mavi gözlü ve soğukkanlı, Kemal ÜNVER ise çok heyecanlı biriydi. Sınıf arkadaşı kardeşten de ileridir, ikisi birden denize düşünce birbirlerinden ayrılmamışlar. Kemal, telaşla elbiselerini çıkarmaya çalışırken, Hasan, ona, ‘Elbiselerini çıkarmaya uğraşma boğulursun,’ demiş. Naboland’ın kürekli vasıtası gelmiş ve hepsini denizden toplamaya başlamış, denizde elbiseleriyle yüzen Üsteğmen Hasan YUMUK, kürekli vasıtayı görünce Bahriyeliliği tutmuş ‘Adamlar ne muntazam kürek çekiyorlar,’ diye bana anlatmıştı.”

KURTARMA ÇALIŞMALARI

Şiddetli çarpışmanın ardından denizaltının güvertesinde bulunan sekiz denizci denize düşer, bunlardan ikisi (gözcü er Veysel SAYGILI ve Enver UÇAR) Naboland’ın pervanesine kapılarak, biri de (Astsb.Çvş. Şaban MUTLU) başından aldığı darbe nedeniyle şehit olur, beşi (Yzb. Serdar ÇELEBİOĞLU, Üstğm. Hasan YUMUK ve Ütğm. Kemâl ÜNVER, Astsb.Bçvş. Ali İNKAYA ve Astsb.Bçvş. Hüseyin AKIŞ) ise Dumlupınar faciasından sağ kurtulan yegâne askerler olur. Şehit olan 81 kahraman denizcinin içinde I. Denizaltı Filotillası Komodoru Dz.Kur.Alb Hakkı BURAK da bulunmaktadır.

Çarpışmanın ardından denizaltı süratle baş tarafından batmaya başlar. Bu durumu fark eden denizciler hızla kıç torpido dairesine doğru harekete geçerler. Arka tarafa geçebilenlerden biri kurtarma çalışmalarında yerlerinin belli olmasında kolaylık olması ve kurtarma ekipleriyle haberleşmek için telefon şamandırasını (denizaltı batarken su yüzeyine gönderilen şamandırayı) bırakır. Bu arada ilk çarpışma esnâsında denize düşen beş personel de Naboland tarafından suya indirilen kurtarma botlarına ulaşarak kurtulur.

Denizaltının 84 metre derine batmasıyla denizaltının kıç (arka) torpidosuna sığınan 22 personel hayatta kalmıştı.

Nâra Burnu’nda gün ağardığında civardaki balıkçı tekneleri Dumlupınar’ın batarken su yüzüne fırlattığı muhabere şamandırasını görür. Haberi alan gümrük motoru derhal şamandıranın bulunduğu yere gelir. Gümrük motorunun ikinci çarkçısı Selim YOLUDÜZ şamandıraya uzanır ve üzerindeki yazıyı okur. “Deniz Kuvvetlerine bağlı Dumlupınar Denizaltısı burada battı. Kapağı açın ve denizaltıyla irtibat kurun.” Kapağı açar, şamandıranın içindeki ahizeyi kaldırır ve ümitle “Alo” der. Sesine karşılık bekleyen Çarkçı YOLUDÜZ’ün yüreğine, karşı taraftan gelen cevap su serer “Buyrun, ben AstsubaySelami ÖZBEN”. Beklediği karşılığı alan Çarkçı YOLUDÜZ, Astsubay ÖZBEN’e ne durumda olduklarını sorar. Aldığı cevap Dumlupınar’da yaşanan trajediyi açıklar nitelikteydi. Astsubay ÖZBEN “denizaltının 15 derece sancak yönünde yatık olduğunu, elektriğin kesik olduğunu, kendilerinin kıç torpido dairesinde 22 kişi olduklarını ve kurtarılmayı beklediklerini, diğer kısımlarla da irtibata geçemediklerini” bildirir. Çarkçı YOLUDÜZ, Astsubay ÖZBEN’e “Endişelenmeyin. Kurtaran (isimli kurtarma gemisi) gemisi yolda. Sizi oradan çıkaracağız” der. Bu arada olay yerine gelen Üsteğmen Suad, Astsubay ÖZBEN ile iletişime geçerek gerekli bilgileri alır, Kurtaran gemisinin geldiğinden ve kurtarma işine başanıyor olduğundan bahseder. Ancak bu süre zarfında zamana karşı yarış başlamıştır. Denizaltının kıç torpido dairesindeki oksijen tükenmeden kazâzedeler kurtarılmalıydı.

Dumlupınar denizaltısı ve denizaltı içindeki mürettebatı kurtarmaya çalışan Kurtaran gemisi

Bir süre sonra Ütğm. Suad, tekrar Astsubay ÖZBEN ile irtibat kurar. Astsubay ÖZBEN havanın biraz fenâlaştığından bahsedince Ütğm. Suad sigara içmemelerini ve ihtiyaç lambalarının da daha sonra gerekli olacağı için şimdilik kullanılmamasını tavsiye eder. Astsubay. ÖZBEN de sigara içmediklerini ışık olmadığını, karanlıkta olduklarını, kullanılan sadece bir ihtiyaç lambasının da çok zayıfladığını belirtir.

Dönemin Denizaltı Filosu Komutanı Tümamiral Fahri S. KORUTÜRK de kazâ haberinin alınması üzerine kurtarma çalışmalarından sorumlu komutan olarak Donanma Komutanlığına ait Gaye muhribi ile süratle kazâ mahâlline gelir.

Dumlupınar ile yegâne bağlantı olan battı şamandırası denizaltıya sadece bir telefon kablosu ile bağlıdır. Kazadan 10 saat 25 dakika sonra Nâra’ya ulaşan Kurtaran gemisi kazâzedeleri kurtarmak için çalışmalara başlar. Ancak daha ilk manevrâda denizaltı battı şamandırasının kablosu yanlışlıkla kopartılır ve Dumlupınar’ın mevkii kaybedilir. Böylece aşağıdakiler ile irtibat da kesilir.

Yapılan çalışmalar sonucu kazadan 25 saat 15 dakika sonra Kurtaran, Dumlupınar’ın üzerine gelir ve yerini tespit eder. Dumlupınar’da çan kılavuz teli yoktu. Bu tel, kazâ anında kurtarma gemilerinin, denizaltıya “çan” yani kurtarma kabini göndermesini sağlayan güvenlik teliydi. Artık iş dalgıçlara kalmıştı. Dumlupınar’a inecekler ve çan kılavuz telini Dumlupınar’a sabitleyeceklerdi. Böylece indirilecek çanla denizciler kurtarılacaktı. Dalgıçlardan Yılmaz SÜSEN, şamandıraya tutunarak denizaltının 10 metre yakınına kadar dalar ama basınca dayanamayıp bayılır ve vurgun yemekten kuvvetli dip akıntısına rağmen kılpayı kurtulur. Sonraki 10 dalma girişimi de başarısızlıkla sonuçlanır.

VATAN SAĞOLSUN!

1953 yılında askerliklerini Genelkurmay Basın Bürosunda yapmakta olan iki gazeteci (Erol SİMAVÎ ve Orhan BİRGİT) de yaşanan faciayı olay yerinden izlemek için Çanakkale’ye gelir ve soluğu Dumlupınar’ın battı şamandırasının yanında alırlar. Dumlupınar’la irtibat kurmaya çalışanlar telefon ahizesinden sadece dua ve inilti sesleri duyarlar. Bu sesler de kurtarma çalışmalarında şamandıranın yanlışlıkla koparılması sonucu kesilecektir. Orhan BİRGİT “Astsubay Selâmi ÖZBEN’in son sözlerinin “Vatan Sağolsun” olduğunu” bildirir ve bu haber tüm gazetelere manşet olur.

Radyo ve gazeteler vasıtasıyla faciâ haberleri kısa zamanda tüm yurtta duyulur. Millî Savunma Bakanlığının yayınladığı 7. ve son tebliğ ise tüm ümitleri tüketir: “Çanakkale’de Nâra önünde batan Dumlupınar denizaltı gemisinde kalmış olan personelin kurtarılmasından tamamen ümit kesilmiştir”.

Kazanın ardından TBMM tarafından 16 Nisan 1953 tarihinde kabul edilen bir kanunla Dumlupınar faciasında ölen askerlerin tamamı “şehit” kabul edilir.

DUMLUPINAR DENİZALTISINDA ŞEHİT OLAN ASKERLER

Subaylar:

Kurmay Albay Hakkı BURAK, Makine Kıdemli Yüzbaşı Naşit ÖNGÖREN, Makine Yüzbaşı Affan KAYALI, Güverte Üsteğmen İsmail TÜRE, Makine Üsteğmen Fikret COŞKUN, Güverte Teğmen Bülent ORKUN, Güverte Teğmen Macit ŞENGÜN.

Astsubaylar:

Kd.Bçvş. Şevki ÖZSEKBAN, Kd.Bçvş. Emin AKAN, Kd.Bçvş. Ömer ÖNEY, Kd.Bçvş. Mehmet FİDAN, Kd.Bçvş. Sait YILDIRIM, Kd.Bçvş. Mehmet Ali TAYFUN, Kd.Bçvş. Mehmet DENİZMEN, Bçvş. Ulvi ERHAZAR, Bçvş. Ziya OKUTURLAR, Bçvş. Fevzi GÜRSAN, Bçvş. Sabri GÜDEBERK, Bçvş. Hasan CEBECİ, Bçvş. İhsan YETER,  Üçvş.  Salahaddin ÇETİNDEMİR, Üçvş. Kemâl ACUN, Üçvş. Cemâl KAYA, Bçvş. Niyazi BAŞAROĞLU, Üçvş. Zeki GİDER, Üçvş. A.Naci ÖZAYDIN, Astsb.Çvş. A.İhsan COŞKUN, Astsb.Çvş. İlhan ARAL, Astsb.Çvş. Bahri SERTESEN, Astsb.Çvş. M.Ali YILMAZ, Astsb.Çvş. Şaban MUTLU, Astsb.Çvş. Astsb.Çvş. Selami ÖZBEN, Astsb.Çvş. H.İbrahim ALTINTOP, Astsb.Çvş. Mustafa DOĞAN, Astsb.Çvş. amdi REİS, Astsb.Çvş. Samim NEBİOĞLU, Astsb.Çvş. Tuğrul ÇUBUK, Astsb.Çvş. M.Zeki AÇIKDAĞ, Astsb.Çvş. Necdet YAMAN, Astsb.Çvş. İhsan İÇDEMİR.

Çavuşlar:

Veysel SAYGILI, Ramazan YURDAKUL.

Onbaşılar:

Kadri YALÇIN, Züfer CEYLAN, Murat YILDIRIM, Mehmet KIZILIŞIK, Emin SÖZER, İbrahim İŞLEMECİ.

Erler:

Kadir DEMİROĞLU, Galip YILMAZ, Kenan ALICIOĞLU, Mehmet DEMİREL, İsmail ÖZDEMİR, Nuri ACAR, Mehmet DEMİR, Hüseyin KAYA, Mustafa TAŞÇI, Enver UÇAR, Fikri ULAŞTIRICI, Hüseyin SAYIN, Hasan BOZOĞLU, Mehmet AYDIN, Ahmet ÖZBOYA, Ahmet GÜNAL, , Feridun KIRÇALI, Ali GÖKÇÜ, Hasan ARSLAN, Bekir SARI, Mustafa ÖZSOY, Hasan KELLECİ, Yusuf EMİR, Hüdai ÇAĞDAN, Murat SUYABATMAZ, Niyazi GİRİTLİ, Ülfettin AKAR, Necati GALAN, Nurettin ALABACAK, Ali ARSLAN, İbrahim ÖZSOY.

ŞEHİTLERE VEDÂ

Kurtarma çalışmalarının başarılı olamaması ve Dumlupınar denizaltısındaki denizcilerin yaşamlarından hiçbir umut kalmaması nedeniyle bu elim hâdiseden üç gün sonra 7 Nisan günü kaza yerinde şehitler için bir tören düzenlenmiştir.

Dumlupınar denizaltısı şehitleri için Nara’da yapılan tören saat 15.00’te İstiklâl Marşı ile başlamıştır. Başaran gemisinden yönetilen törene 12 harp gemisi, Çanakkale vilâyeti erkânı, Ordu’ya mensup yüksek rütbeli subaylar, Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Denizaltı Filosu Komutanı, Amiraller ve kalabalık bir yurttaş topluluğu katılır. İsveç Büyükelçisi de Başaran gemisinden bu töreni izler.

Başaran gemisinin köprü üstünde İsveç Büyükelçisi tâziyelerini sunmuş, ardından denizaltıcı astsubaylar adına Başçavuş Sezai Akdil, subaylar adına Üsteğmen Faruk Sükan ve (Denizaltı Filosu Komutanı) Amiral Fahri S. Korutürk çok hazin konuşmalar yapmışlardır. Törene, hükûmet makamlarından, resmî ve sivil kuruluşlardan gönderilmiş çelenklerin denize bırakılmasıyla ve tören kıtasının havaya üç el silah atmasıyla son verilmiş ve bu manzaraya askerî bando marşlarla eşlik etmiştir.

(Dönemin) Denizaltı Filosu Komutanı Tümamiral KORUTÜRK, Dumlupınar için vedâ töreninde şehitlere, onların ailelerine ve yakınlarına şöyle seslenir:

“Müttefik deniz manevrâlarından Rande-Vous Tatbikatı adı verilen NATO Deniz Manevrâlarına katılmış ve yaptığı başarılı harekât ile kendini göstermiş bulunan Dumlupınar, Mart (1953) ayının son haftasında Gölcük’e dönmüş, bu tatbikatın raporlarını bize vermişti. Gemi komutanı ve arkadaşlarla görüşmüştüm; hepsi manevrâlardaki başarıların zevki içinde idiler. Bizden tebrik ve takdir almışlardı. Bu vazifeden bir hafta sonra, Nisan ayı başında Dumlupınar, I. İnönü denizaltı gemisi ile birlikte bir başka NATO deniz manevrâsına görevlendirilmiş, Ana Üssü Gölcük’ten Adalar (Ege) Denizine geçmişti; “Blue Sea” (Mavi Deniz)  adını verdiğimiz bu son manevrâda da Dumlupınar’ın vazifesinde başarı gösterdiğini öğrenmiştik; gemi, görevli olduğu ve bir-iki gün su altında görevli bulunduğu bölgede çalıştıktan sonra su yüzüne çıkmış ve bize telsizi ile manevrâsının başarıyla sona erdiğini ve Ana Üsse dönüş için harekete geçtiğini bildirmişti. Bu durumda Dumlupınar hizmete girdikten sonra katıldığı manevrâlarda ve katılıp da yukarıda işaret etmemiş olduğumuz diğer Müttefik deniz tatbikatlarında olduğu gibi tekrar Boğazlar’dan yukarı çıkarak dönüş seyrine başlamış, fakat bu kez ana üssüne varamamıştır. Gemi, Nara önünde bildiğimiz fecî çarpışma sonucu Boğazları artık bir daha geçmemek üzere sulara ve bu sularla birlikte Türk Bahriyesinin ve Aziz Türk Milletinin kalbine gömülmüştür.

Dumlupınar denizaltısında şehit olan denizcilerimizden bazılarına ait bir fotoğraf

Dumlupınar’ın içinde bu geminin mensup olduğu Birinci Denizaltı Filotillasının Komodoru Kurmay Albay Hakkı BURAK gibi tecrübeli ve seçkin bir birlik komutanı vardı.

Bu gemi de acı bir kader cilvesi olarak hayatında bir denizaltı gemisi ile ilk seyrini yapan ve henüz denizaltıda ilk görev günlerinin heyecanını yaşayan iki genç teğmen de vardı.

Dumlupınar’da denizaltıcılık mesleğinin her türlü kahrını ve çilesini çekmiş hatta Sayın Deniz Kuvvetleri Komutanının (dönemin Deniz Kvveleri Komutanı kasdedilmekte) henüz bir denizaltı gemisi komutanı olduğu sırada aynı gemide doğrudan doğruya emirlerinde çalışmış, 25 senelik fiilî denizaltıcılık meslek hayatı bulunan eski, tecrübeli ve unutulmaz astsubaylarımız vardı.

Dumlupınar’da kabiliyetli ve vazifeşinas subaylarla beraber, cesur ve kıymetli astsubaylar yanında Türk Ordusunun medar-ı iftiharı ve Türk’ün canı, ferâgat ve fedakârlık timsali birçok aziz ve sevgili Mehmet(çik)ler vardı.

Dumlupınar denizaltısı şehitlerinin sembolik mezarları Çanakkale Nâra’daki Barbaros Şehitliğinde olup aziz şehitlerimiz her yıl 4 Nisan’da burada askerî ve mülki erkan, silah arkadaşları ve halkın katılımıyla dualarla anılmaktadır.

Benim Aziz Şehit Arkadaşlarım!

Size bir kelime ile “Dumlupınar” diye hitap ediyorum.

Dumlupınar… Filotilla’n ve Filo’n içinde yerini boş bırakarak kayboldun. Eskilerden sarf-ı nazar, sana sadece şu son yıllar içinde, birdiğerine karışmış geceli gündüzlü bir mesai ile birbirine kaynaşmış, o en hakikî, o en samimî ve ideal bir saygı ve sevgi içinde geçen arkadaşlık günlerini hâfızâmıza meslek, hatıra ve şuurumuzun derinliklerinde gömerek sana vedâ ediyorum.

Sana her gün, “Dumlupınar Komutanlığına” diye verdiğim işaretlerdeki gibi sana yıllarca “Dumlupınar Komutanlığına” diye hitap ettiğim yazılarda olduğu gibi, yine o kadar hakikî, yine o kadar samimî ifade ile fakat bu sefer son defa olarak, bu sefer Filo’na mensup bütün arkadaşlarım adına, bu sefer mensup olduğum Deniz Kuvvetleri meslektaşlarının adına sana hitap ediyor, sana vedâ ediyorum.

Dumlupınar!

Nur içinde yat…

Nur içinde yat ve etrafında görünen şu dağlar, taşlar, şu kıyı ve bu denizde yatıp ebediyeti bekleyen şanlı ve şerefli ecdadın gibi tarihinin ölmez sayfalarına geçirdiğin kaderindeki acılık için milletinin vefalı kalbine güven…

Bu memleket, bu vatan ve bu meslek sana bir gün senin ismin altında yeniden can verecektir.

Senin ruhun yeni bir Dumlupınar ile milletinin hayat ve istiklâl davasındaki nöbetçinin yerini elbette ki bir gün tekrar alacaktır.

Yüzlerce ve binlerce defa inip çıktığın denizlerin altında sen de etraftaki ecdadın gibi ebediyeti beklerken asil milletinin kalbinde ebediyen yaşayacaksın.

Ruhun şad olsun…”

Daha sonra (1957-1959 dönemnde vekâleten, 195-1960 döneminde de asâleten) Deniz Kuvvetleri Komutanlığı da yapmış olan (Dönemin Denizaltı Filosu Komutanı Tümamiral) Fahri KORUTÜRK 1973-1980 döneminde de 6. Cumhurbaşkanı olarak görev yapmıştır. Önde soldan ikinci.

Dumlupınar denizaltısının İstanbul Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde bulunan “Battı Şamandırası” üstünde de şu cümleler yer almaktadır:

“T.C.G. Dumlu Denizaltı Gemisi burada battı.
Anahtarı Basarak Konuş.
Telefonla Konuşulmazsa, en yakın limana haber ver.
Botunu Şamandraya Bağlama.
Submarin T.C.G. Dumlu Sunk Here. Telephone Inside.”

Deniz Piyade Üsteğmen Murat BALCI’nın 02.06.2016 tarihli Deniz Mecmuasında Savaş Karakaş’ın “Gemiler Batarken Canı Yanar mı?” başlıklı makâlesinde yayımlanan “DUMLIPNAR DESTANI” isimli şiiri.

SORUŞTURMA, MAHKEME SÜRECİ VE KARAR

Kazanın ardından 6 Haziran’da başlatılan soruşturmada Naboland’ın kaptanı LORENTZON yapılan sorgusundan sonra mahkemeye sevk sevk edilir, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu deniz kazasına ve dolayısı ile birden fazla insanın ölümüne sebebiyet vermekten tutuklanır. 10 Haziran’da başlatılan yargılama süreci 3 Ekim’deki karar gününe kadar devam eder.

3 Ekim’de açıklanan mahkeme kararında Naboland’ın kaptanı LORENTZON’un tedbirsizlik, dikkatsizlik, emir ve kurallara uymamak sonucunda deniz kazasına ve 81 denizcinin ölümüne sebebiyet verdiği sabit görülerek bir yıl ağır hapis 500  lira para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın çarpışmanın ardından denize dökülenleri kazâzedeleri toplamak, simitleri atmak, sandal ve motorları denize indirmek sureti ile denizaltı köprüsünden denize düşenlerden beşini sağ, birisini de koma hâlinde kurtardığı, imdat düdüklerini çalmak, telsizle kazayı haber vermek, gemisini kaza yerinde durdurarak kazanın zararını azaltmaya çalıştığı şâhitlerin tanıklıkları ile sabit olduğundan verilen ceza yarıya indirilerek altı ay süre ağır hapis ve 250 lira para cezası ile cezalandırılmasına, Dumlupınar denizaltısı komutanı (Binbaşı) ÇELEBİOĞLU’nun tedbirsizlik, dikkatsizlik ve tecrübesizliği görülmediğinden beraatına karar verilir.

Gözaltı hâli devam eden LORENTZON kararın açıklanmasından kısa süre sonra mahkûmiyetini tamamlamış olması nedeniyle serbest bırakılır. Karar İsveç’te de olumlu karşılanır. Ancak karar LORENTZON’un avukatları tarafından temyize götürülür. Temyiz aşamasında yapılan ek soruşturmalardan sonra Yargıtay yerel mahkemenin kararını bozar. Yeniden yapılan incelemelerden sonra da LORENTZON’un cezası sabit kalır. Ancak ilk mahkeme tarafından beraat ettirilen Dumlupınar Komutanı Bnb. ÇELEBİOĞLU burada suçlu bulunarak 20 ay hapse mahkûm edilir.

Dava her ne kadar bitmiş ise de Dumlupınar’ın yaptığı kaza ile ilgili tartışmalar kamuoyunda bir süre daha devam eder. Örneğin 25 Haziran 1956 tarihli Dünya gazetesinde Behçet CEMÂL imzası ile Dumlupınar’la ilgili bir yazı yayımlanır. Bu yazısında CEMÂL, Dumlupınar’ın Naboland’ı sancağından (sağında) gördüğünü ve uluslararası denizcilik kurallarına göre yol vermesi gerekenin Dumlupınar olduğunu belirtir. Dumlupınar’ın köprü üstündeki vardiya subayının da durumu doğru olarak gördüğünü ve İsveç Şilebini sancağa (sağa) alarak yolundan çekilmeye başladığını fakat tam bu sırada Dumlupınar komutanının duruma müdâhale ederek aksi manevra emrini verdiğini bu yüzden de kazada Dumlupınar’ın Komutanı Bnb. Serdar ÇELEBİOĞLU’nun hatalı olduğunu ifade eder. ÇELEBİOĞLU, CEMÂL’in bu yazısına dört madde hâlinde verdiği cevabında olayın bütün detayları ile tartışılması için henüz zamanın uygun olmadığını belirttikten sonra o gün verdiği kararın doğruluğunu bir kere daha tekrar eder.

KONUYA İLİŞKİN BASILI ESERLER V BELGESEL FİLM

Dumlupınar faciâsı ve şehitlerine ilişkin yazlan eserler kapsamında Filiz ŞENER tarafından yazılan “Dumlupınar Faciâsından Günümüze Son Tanık”, Ali ERGUR tarafından yazılan “Görkemli Unutuş-Toplumsal Belleğin Kıvrımlarında Dumlupınar Faciası”, emekli bir deniz subayı olan Kâzım ERBİL tarafından kaleme alınan “Bahriye’de Gördüklerim Duyduklarım”, Arif SOYSAL tarafından yazılan “Denizin Gözyaşları Dumlupınar”, Bülent ÇAPLI tarafından yazılan “İki Gemi İki Kaptan Dumlupınar”, Seda DEMİRTAŞ tarafından yazılan “TCG Dumlu-Çanakkale’de Bir Çelik Mezar” zikredilebilir.

81 denizcinin şehit olduğu Dumlupınar denizaltısı 2004 yılında yayımlanan 52 dakikalık bir belgesele de konu olmuştur. “Son Söz – Vatan Sağolsun” adlı belgeselin yapımı esnâsında derin su dalgıcının batık denizaltıya ulaşıp, şehitleri ziyaret anısına “vatan size minnettardır” plaketini denizaltıya yerleştirmesiyle zorlu dalış faaliyeti de başarıyla tamamlanır. Belgeselin yapımı esnâsında bu faciâdan sağ kurtulan beş kişiden ikisi olan Hüseyin İNKAYA ve Hüseyin AKIŞ da kabus dolu gecede neler yaşadıklarını, çarpışma anını, Dumlupınar’ın batışını ve nasıl kurtulduklarını da anlatırlar.

Dumlupınar faciâsının son tanığı Hüseyin AKIŞ 21 Haziran 2018 tarihinde son yolculuğuna uğurlanırken.

SONUÇ

Dumlupınar denizaltısında son sözleri “Vatan Sağolsun” olan 81 denizcimiz 4 Nisan 1953 tarihinde Çanakkale Boğazı Nâra Burnu açıklarında şehit olmuştu. Mezarları mavi denizlerin derinlikleri olan aziz deniz şehitlerimiz her yıl 4 Nisan günü İstanbul’dan, Gölcük’ten ve Çanakkale’den suya çelenkler bırakılarak anılmaktadır. Son nefeslerinde “Vatan Sağolsun” diyen Dumlupınar şehitlerimizin manevî şahıslarında tüm deniz şehitlerimizi manevî hatırâları önünde tâzimle eğilir, kendilerini saygı ve minnetle anar, cümlesine rahmet diler, ruhlarının şâd, mekânlarının cennet, makamlarının da âlî olmasını dileriz.

Mezarları mavi denizlerin derinlikleri olan deniz şehitleri her yıl 4 Nisan günü İstanbul’dan, Gölcük’ten ve Çanakkale’den suya çelenkler bırakılarak anılmaktadır.

FAYDALANILAN KAYNAKLAR:

-, Bahriye’de Gördüklerim Duyduklarım, https://www.amazon.com/Bahriyede-Gördüklerim-Kazim-Erbil, Erişim Tarihi: 25.03.2020.
-, Dumlupınar Denizaltsı Şehit Listesi, http://www.denizalticilarbirligi.com/db.dumsehit.htm, Erişim Tarihi: 25.03.2020.
-, Dumlupınar Faciası (04.04.1943), https://meralsezen.wordpress.com/2018/04/05/dumlupinar-faciasi, Erişim Tarihi: 25. 03.2020.
– ,”Dumlupınar Faciasının Son Tanığı Hüseyin Akış Son Yolculuğuna Uğurlandı”, https://www.haberler.com/dumlu pinar-faciasinin-son-tanigi-huseyin-akis-son-10968648-haberi/, Erişim Tarihi: 26.03.2020.
-, Dumlupınar / Son Söz: Vatan Sağolsun, http://www.kameraarkasi.org/yonetmenler/belgeseller/dumlupinar_sonsoz vatansagolsun. html, Erişim Tarihi: 25.03.2020.
-, “Dumlupınar Şehitleri Anıldı”, thttps://www.memurlar.net/haber/739398/dumlupinar-sehitleri-anildi.html, Erişim Ta-rihi: 25.03.2020.
-, “Dumlupınar’ın son tanığı yaşadıklarını unutamıyor”, https://www.aa.com.tr/tr/yasam/dumlupinarin-son-tanigi-yasadiklarini-unutamiyor/1106745, Erişim Tarihi: 26.03.2020.
-, https://www.dzkk.tsk.tr/guncelduyuru.php?id=1344&dil=1, Erişim Tarihi: 26.03.2020.
, “Fahri Korutürk ve Deniz Kuvvetleri Subaylarımız”, https://www.kitantik.com/product/FAHRI-KORUTURK-VE-DENIZ-KUVVETLERI-SUBAYLARIMIZ_0z8kgltjhl895ak19fr, Erişim Tarihi: 26.03.2020, .
-, “Oramiral Fahri S: KORUTÜRK”, https://www.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=84&dil=1, Erişim Tarihi: 26.03.2020.
21.04.1953 tarih ve 8391 Sayılı Resmî Gazete.
Çaplı, Bülent; İki Gemi İki Kaptan Dumlupınar, Doğan Kitap, Istanbul 2007.
Demirkan, Öge; “Dumlupınar’ı Geç ve Hatalı Emir Batırdı”, Vatan, 03.03.2006.
Demirtaş, Seda; TCG Dumlu-Çanakkale’de Bir Çelik Mezar, Akademik kitaplar, İstanbul 2019.
Ergur, Ali; Görkemli Unutuş-Toplumsal Belleğin Kıvrımlarında Dumlupınar Faciası, Bağlam Yayıncılık, İstanbul 2006.
Göç, Anıl; “81 Denizcimizi Kaybettiğimiz, Yakın Tarihimizin En Hazin Deniz Kazası: Dumlupınar Faciası”, https:// onedio.com/haber/81-denizcimizi-kaybettigimiz-yakin-tarihimizin-en-hazin-deniz-kazasi-dumlupinar-faciasi-725514, Erişim Tarihi: 25.03.2020.
Karakaş, Savaş, Dumlupınar’a Dönüş, http://www.savaskarakas.com/html/belgesel3.html, Erişim Tarihi: 25.03.2020
Karakaş, Savaş, “Gemiler Batarken Canı Yanar mı?”, Deniz Mecmuası, 02.06.2016.
Dumlupınar’a Dönüş, http://www.savaskarakas.com/html/belgesel3.html, Erişim Ttarihi: 25.03.2020.
Özdemir, Hikmet; Fahri S. Korutürk, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2010.
Erbil, Kâzım; Bahriye’de Gördüklerim Duyduklarım, Kastaş Yayınları, İstanbul 2000.
Semiz, Yaşar; Türk Basınında Dumlupınar Denizaltı Faciası (4 Nisan 1953) ve Sonrası, Prof.Dr. Nejat GÖYÜNÇ Armağanı, Cumhuriyet Üniversitesi Yayınları, Sivas 2016.
Soysal, Arif; Denizin Gözyaşları Dumlupınar, Zinde Kitap Yayıncılık, İstanbul 2014.
Şener, Filiz; Son Tanık – Dumlupınar Gaciasından Günümüze, Mola Kitap, İstanbul 2016.
Yılmaz, Önay; Türk Denizaltıcılık Tarihi, Milliyet, İstanbul 2003.

Deniz kuvvetlerindeki “denizaltı” sınıfının sembolü içinde Dumlupınar denizaltısı şehitlerini gösteren bir çalışma

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *