Lavanta Kokan Şehir: Burdur

Lavanta kokan şehre, Burdur’a, ikinci gelişimdi… Sakin, sessiz, hâlâ tamamıyla şehirleşmeyen, küçük memleket… Ancak bu küçük memleket sayısız şahsiyetleri ile üç günlük bir sempozyuma sığmıyor…

Yıllar önce bir Burdur sempozyumunda tanışmıştım, Burdurlu aydınlarla.

Aslında ilk tanışlığım on yıl kadar önce Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi, Burdur’da doğan, Burdur sevdalısı Prof. Dr. Şevkiye Kazan Nas sayesinde olmuştu.

İstikrarlı, mükemmel, sempatik, cana yakın bir Türk aydını bulmuştum. İnsana arkadaş diyen çok olur; ama cana yakın arkadaş her zaman bulamazsın. Ben çok şanslıydım. Burdur doğumlu bir arkadaşa sahiptim.

İlk defa katıldığımız sempozyumda hepimize küçücük torbalarda lavanta kurusu hediye etmiştiler. Ben o zaman Burdur’u lavanta kokan şehir olarak adlandırmıştım. Ve yıllar geçmesine bakmayarak o küçücük lavanta torbası, Azerbaycan’ın Bakü şehrindeki odamı lavanta kokusuna gark etti. Tabii ki yüreğimde de lavanta kokan arkadaşlarım… Sade, sevgi dolu, şefkatli, güler yüzlü, misafirperver, dürüst insanları da lavanta ıtırlı idi.

Soldan Sağa: Prof. Dr. Sevinç Aliyeva, Prof. Dr. Şevkiye K. Nas, Prof. Dr. Merziyye Necefova, Doç. Dr. Ebru N. A. Arca (Edebiyat Fak. Dekan Yard.) Konuşma sonrası Plaket Töreni.

Bu günlerde yeniden, lavanta kokan şehirde, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin dört gecelik misafiri olacaktık. Seferimize Antalya’dan Akdeniz Üniversitesi’ndeki bir konferanstan başladık. 21 Mayıs 2024 tarihinde Antalya’da, Burdur doğumlu ve Burdur sevdalısı, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şevkiye Kazan Nas Hanımın misafiri olduk. Üniversitedeki aydınlarımız konferansımıza geldiler, “Türk Dünyası ve Dil Birliği” hakkında konuşmalar yaptık.

***

Prof. Dr. Şevkiye Kazan Nas, “Gönüller geniş olsun.” demişti. Gönüller öyle genişti ki…

Burdur’da, 23 Mayıs 2024 tarihinde, “Burdur’a Değer Katan Şahsiyetler Sempozyumu”nun açılış konuşmasında Azerbaycan’dan gelen kıymetli hocam, arkadaşım, Azerbaycan Dil Komisyonunun Başkanı, Prof. Dr. Sevinç Aliyeva’yı onur konuğu olarak ilk sunumu yapmak için kürsüye davet ettiler.

Bunların hepsi çok değerli idi, benim için çok güzel idi.  Açılış salonu gül kalpli aydınların ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Dalgar’ın çok içten ve gönülden “Azerbaycan’dan gelen Prof. Dr. Sevinç Aliyeva Hanımın konuşmasından sonra konuşmak benim için çok zor olacak” demesi Türk ve Azerbaycan dostluğunun en kıymetli göstericisidir.

Açılış salonu aydınlarımızın simasında onların gönüllerinin, içlerinin varlığı ile lavanta kokuyordu. Burdur’a değer katan katılımcılar hakkında malumat verildi. Bu gönül zenginliği içimizi ısıttı, gözlerimize ışık kattı. Açılış salonunda lavantanın kokusunu ciğerlerimize çektik. Ancak, salonda hiç lavanta yoktu… Ama yer gök lavanta kokuyordu…

Türkiye’nin onlarca memleketinden, şehrinden, gelen aydınlar ve bizler “Lavanta Tepesi Oteli”nde misafir edilmiştik. Açılıştan bir gün önce gece saatlerinde otele varmıştık. Odaya girişimde öyle hissettim ki, odam lavanta kokuyordu. Dip köşe her tarafa baktım bir kuru lavanta parçası bile yoktu. Peki, bu lavanta kokusu nereden geliyordu? Kendim kendimle konuştum “dudaklarım kaçtı” biz böyle deriz, yani gülümsedim, odama lavanta mı konuk olmuştu? Ellerimi yumak için banyoya geçtim, soğuk suya da mı lavanta katmışlardı… Soğuk su iliklerime kadar işledi, lavantanın kokusu ise ruhumu okşadı. Sabun, şampuan, hepsi lavanta kokuyordu…

Sabahleyin arkadaşlarıma odamdaki lavanta kokusundan bahsedip içtiğim bir bardak çayın lezzetini anlattım. Arkadaşım “bizim odaya lavanta kokulu çay koymamışlar, papatya çayı içtik.” dedi. Ben de “benim odamda lavanta kokulu çay vardı, ben lavanta kokan çay içtim” dedim.

Sağdan Sola; Burdur Valisi Türker Öksüz, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Dalgar,, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Tekşen, Prof. Dr. Merziyye Necefova

Sunumlarımız birbirinden güzel geçti: İbrahim Zeki Burdurlu’yu bir Azerbaycan aydını gibi araştırmıştım. Onun yıllarca Burdur’dan dışarıda yaşamasını, bu yüzden şiirlerinde bir Burdur hasretinin olmasını, Türkiye’nin tüm memleketlerinden yazmasına bakmayarak içinde bir Burdur sevgisini, özlemini memleketten memlekete taşımasını konuştum, şiirlerinden numuneleri inceledim…

Akşam odaya gidince arkadaşlarla olan çay konusunu yeniden hatırladım, yeşil şekilli çay kutusunun üzerini okudum, papatya çayı yazıyordu. Kutuyu açtım, lavanta kokusu sıcak suya karışarak ruhuma, gönlüme aktı… Düşündüm ki, arkadaşlar yanlış demiyorlardı, duygulandım.. Tanrım bu nasıl olur?

Şehir, açılış salonu, sunum salonları, odam, çayım hepsi lavanta kokuyordu, ama hiçbir yerde lavantanın kendisini yoktu, hiçbir yerde bulamamıştım. Oysa kokusu, tüm Burdur’a yayılmıştı…

Prof. Dr. Mərziyyə NƏCƏFOVA
AMEA Nizami Gencevi Adına Edebiyat İnstiusu

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir